Siyasetçi El Kitabı!
Çok uğraşmışimdir anlamaya "siyaset" nedir nasıl yapılır ham maddesi nedir ve en önemlisi de kim siyasetçidir. Lakin bu kitabı okuyana kadar tam anlamıyla kavrayamadigimi fark ettim.
Sanırım günümüzde evrensel olarak kim siyasete girmek istiyorsa öncelikli olarak bu kitabı okuyor üzerine çokça düşünüyor (!) ve biraz da maddi kaynak riske edebiliyorsa siyasete başlayabiliyor.
Daha önce gittiğim bir konferansta siyaset kavramının anlamında nereden geldiğinden bahsedilmişti. Dikkatimi çeken bir de hikaye anlatmıştı konuşmacı. Bir un dükkanında hamallardan biri un çuvalini devirince her yer un olmuş göz gözü görmüyor başlarındaki adam hamala "siyasetle" "tozutmadan" taşı diye uyarmış. Buradan çok farklı anlamlar çıkarabiliriz siyaset için. Fakat bana göre en dikkat çekici kısmı daha doğrusu ironik olan kısmı tozutmadan her şeyin yapılabileceği mantığı.
İnsanlara özellikle de sorgulamayan kendine inanacak hedef olacak bir ideoloji arayan bireyleri motive etmek birliktelik bilinci yaratmak son derece kolaydır. Birey dinlediği her sözü kendi yararına (!) ve sadece kendi iyiliği için anlayacak söyleyen kişiyi yanlışsız kabul edecek ve var gücüyle çalışacaktır. Ta ki atın sucuk yapılması için kasaba satılması gibi hiç bir şeyiniz kalmayana kadar.
İktidar içinde hırsı da beraberinde bulunduran çok tehlikeli bir güçtür. Ve insan bu gücü her ne için kullanıyor olursa olsun her zaman eşit ve adil bir biçimde yürütmesi imkansızdir. Zira düşünceler ve taraflar sadece kendi gibi olana yönelik ilerleyecek "öteki" olarak karşı taraf belirlenecek ve eğer bir hata yapılırsa kusur her zaman ona yöneltilecektir. Yapılan her eylemin ardında geçerli bir neden olacaktır.
Batı dünyası kendi varlığını güçlü ve kudretli gösterebilmek için "doğu" algısı yaratmış sonrasında bu düşünce üzerine fikirler, romanlar, makaleler, felsefeler ortaya koyarak medeniyeti ve çağdaşlığı kendi tanımı içinde kullanırken "doğu" geri kalmışlığın içinde kendini bulmuştur. Taraflar her zaman bu yöntemi kurallarak kendi varlıklarını koruyabilirler.
Siyaset kendi kavramlarını kullanım biçimine göre yaratmakta ve "din" de dahil toplumun bütün kurumlarını kendine hizmet etmesi için nesnelestirmekten ve kullanmaktan hiç çekinmemektedir. Medya ve sosyal ağlar ile olan değil de halkın olmasını istediği görüntü mağaranın duvarına yansıtılarak zincirlerinden asla kopamayan bireylerin seyrine sunulmuştur. İzleyen kişiye göre her şey olağandır. Ne uğradığı adaletsizlikler ne yaşadığı sorunlar ne kendinden gasp edilmiş hayatı bir önem arz etmektedir. Aldığı üç kuruş maaşın bir kuruşunu da vergi olarak verse de hiç önemli değildir. Kıt kanaat yaşamak insanlara inançla dikte edilirken siyaset ehli varlığın içinde yok diye ağlamaya devam etmektedir ve bunda haklıdır da.(!)
Dediğim gibi siyaset üzerine ne söylense eksik ya da fazla gelecektir diye düşünüyorum. Birey olarak sadece yanlışı doğrudan ayırt edilmenin savunduğumuz düşüncenin içinde yanlış da olma ihtimalini hiç aklımızdan çıkarmadan hareket etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Ve okumanın önemini bir kez daha kavramış olarak siyasetle ilgili olmasa da Yunus Emre'nin sözleriyle incelememi bitirmek istiyorum.
"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir.
Sen kendin bilmezsen
Bu nice okumaktır."