Gönderi

Uzak ülkelerde kahve plantasyonlarında yakıcı güneş altında binlerce yarı çıplak insan milyarlarca kahve çekirdeği elde etmek için çalışıyor, çabalıyor. Sonra elde edilen bu kahve gemilere yükleniyor. Gemiler binlerce fersah mesafeyi aşıyor. Sonra kahve çuvalları Konstantinopolis'te karaya çıkarılıyor. Sonra kahve öğütülüyor. Sonra kavruluyor. Sonra kahvehanelere getiriliyor. Pişiriliyor ve sadece bir fincan kahve eşliğinde iş konuşabilen konuklara servis ediliyor. Sonra bu işlerden hiç bir halt çıkmıyor. Ve benim o kadar canım yanıyor ki... Kahve eşliğinde konuşulan hiçbir iş bir yere varmayacaksa binlerce yarı çıplak insanın amansız güneşin altında pişmesine, gemilerin yüzmesine, hamalların yükü boşaltmasına, başka birilerinin öğütmesine, kavurmasına, pişirmesine ne gerek vardı?
Sayfa 111Kitabı okudu
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.