Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

88 syf.
·
Puan vermedi
Yaşam bir satır yazabilmek belki de. Yaşarken yaşadığımızın çoğu zaman farkına varmıyoruz. Çaresiz ve bitmez bir çaba ile yanımızda akıp giden yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Etrafımızla olan bağımızın simgeleri eşyalar, fotoğraflar, mektuplar ve anılar; bizi bir sürü ayrıntıya boğsa da geçmişimizi oluşturuyor: “Yazacağımız her satır, sarf edeceğimiz her kelime, atacağımız her bakış geçmişten bu yana gelen çaresizliğimizin yansımasından başka bir şey değil. Çaresizlikten konuşuyor insan. Çaresizlikten yürüyor, çaresizlikten gülüyor, çaresizlikten kendini başkalarına anlatmaya çabalıyor; her şey ama her şey insanın çaresizliğinden.” Eşya ve insan ilişkileri bizim dünyamızın aktörleri. Gözlem yapıyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz ve yalnız üşüyoruz sarı odalarda. Tek başına bir kurgu yaratıp erteliyoruz bir sürü şeyi. Cennette bazen öteki yaşama. Yani hep daha iyi bir dünyanın hayali peşinde koştuğumuz. Hep dahanın ve en’in peşinde: “Oysa giderek etkisini yitiriyor gerçeklik. Güçten düşüyor; anlamsız şekillere dönüşüyor her şey. Biri diğerinden farksız gazetelerin magazin sayfalarından fırlamış gibiyiz hepimiz. En önemli, en zeki, en popüler, en, en, en... Caka satıyoruz sağa sola. Kibirimizden yanaşılmıyor yanımıza. Bir karınca kadar değerimiz yok oysa.” Elbette yüzümüze vurulan bir kötülük abidesi değil ne yaşadığımız hayat ne de sunulan imkanlar. Bazen hay huy içinde unutuveriyoruz yaşamayı. Bu gürültülü yaşam bizi sağır ediyor belki de. Gürültünün ortasında sağır olmak mümkün değilse bile seviyoruz sessizliği. “Sessizliğin ördüğü bir duvar var yaşamla aramda. Sessizlik, içimde taşıdığım kırık dökük bir cennet; sığındığım bir garip liman.” Susan bir sessizlik içinde yaşamak körebe oynamak gibi belki de. El yordamıyla ilerliyorken yüzümüzün ayrıntısının önemi pek kalmıyor. Tutunmaya çalıştığımız her şeyin gölgesi siniyor yüzümüze: “Yüzüne kazınmıştı yaşamın acısı. Dünyasızdı. İncecik gövdesiyle tutunmaya çalışıyordu onu dışlayan yaşama. Alnının beyazlığı gibi eğreti duruyordu yaşamın akışında.” Bizde gölge yapıyoruz elbette başkalarının hem hayatına hem yüzlerine. Gölgemiz ise bize ait bizim parçamız. “İnsanın içi kadar karanlık olur gölgesi.” Velhasıl tüm insan halleri ve haşmeti içinde bir yol arıyoruz. Bu yol bol manzaralı ve bol insanlı elbette. Acısı tatlısı kedisi köpeği de dahil bu manzaraya. Günlük dilin biraz daha uzağında yazılan bir çok öyküden oluşan bu kitap sizi bir manzaraya davet ediyor. Yazarın gördüğü manzaraya. Penceresinin dışına, apartmanın antresine, barın sokağına, tahta bankın kenarına. En çok da kendi dünyasına kıyısına köşesine değil tam ortasına. Öfkesini duymanız için, yaşama uğraşını taktir etmeniz için ve küçük ayrıntılarla ördüğü sevgisini hissetmeniz için. Çok hoş cümlelerle ördüğü bu “öykünmeyi” keyifle okuyun!
Aslında Cennet de Yok
Aslında Cennet de YokKerem Işık · Yapı Kredi Yayınları · 2015171 okunma
··
32 görüntüleme
OkuryazaR okurunun profil resmi
Kesinlikle katılıyorum çok hoştu
OkuryazaR okurunun profil resmi
Yok bu yazarı bilmiyorum. Ama tanışmak isterim.
Ayşe okurunun profil resmi
Bu kitap böyle bir incelemeyi hakediyordu. Kendi adıma teşekkür ederim inceleme için.
OkuryazaR okurunun profil resmi
Teşekkür ederim efendim. Beğenmenize sevindim. Kitabın hakkını vermek istedim.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.