Nasıl da davetkâr bir isim "Uzaklar"... Bu teknenin adı sizin de ruhunuzun yelkenlerini şişirmiyor mu? Sizin de aklınızı çelmiyor mu bu ismin sihirli çağrısı?..
Tuzaklarla dolu olsa da uzakların sesine kulak verip açılmak ve hiç arkaya bakmadan yepyeni bir hayata doğru yelken açmak fikri, sizin kafanızı da saç diplerinizi acıtırcasına çekiştirmiyor mu?
Nereden çıkıp geldi bu çift direkli ahşap tekne şimdi; tam da biz kendi küçük dünyamızda sıradan didişmelerimizle oyalanıp giderken?..
Biz bulutlu semalarımızda uçurtmalarımızı havalandırmaya korkarken daha, koskocaman bir balonla gökyüzünü fethetmişcesine döndü uzaklardan...
Körler ülkesine düşmüş bilge bir gezgin gibi, bize uzaklarda, bütün bu karanlığın ardında bambaşka dünyalar ve rengarenk hayatlar olduğunu müjdeledi.
Şimdi hayat biraz daha zor gelmiyor mu size de?..
Uzaklarda bir yerlerde, açık denizlerde farklı bir yaşam olduğunu bilerek yaşamak, sizin de yüreğinizi burkmuyor mu?
Çantanıza bütün sevinçlerinizi doldurup köhne bir marinada eski hayatınızla vedalaşmak, sonra da burnunuzu karşı kıtalara çevirerek serüven rüzgarını arkanıza alıp kendinizi okyanusların çalkantısına bırakıvermek gelmiyor mu içinizden? Kalbinizin güvertesine buyur etmek tüm vazgeçilmiş tadları... Atlantik'te fırtınalar göğüsleyip, Akdeniz'de yunuslarla yarışmak, Nil'de hayata dokunup, Galapagoslar'da denize çocuklar vermek ve Deniz koymak çocukların adını; Denizler kadar cesur olsunlar diye...
* * *
Duydunuz mu Mars'a indiler geçen gün...
Eski Roma'nın savaş tanrısının adını taşıyan Kızıl Gezegen de bir Kaşif tarafından keşfedildi. Pathfinder(Kaşif) uzay aracı, altı tekerlekli robot Sojourner'i Mars'a bırakıverdi.
Sojourner, adını Amerikan iç savaşında köleliğin kaldırılması için mücadele veren bir insan hakları savunucusundan alıyor.
Mars'ta ilk insanın 14 yıl sonra, yani 2011'de yürümesi planlanıyor.
insanoğlu, bir zamanlar evrendeki yegane yaşam alanı sandığı gezegeninden 400 milyon kilometre uzakta başka hayatlar arıyor.
Biz ise kendi insan haklan savunucularımızın derdindeyiz..
İnsanoğlu Mars'ta yürürken, bizde düşünce suç olmaktan çıkacak mı?
* * *
"Uzaklar"ı ve "Sojourner"i gördükten sonra yaşamak biraz daha zor gelmiyor mu size?...
"5 yıl açık denizde nasıl dayandınız?" diye soruyorlar Uzaklar'ın kaptanına; "Ya siz" diye dalga geçiyor kaptan; "Ya siz 5 yıl nasıl dayandınız kıyıya?.."
Sahi ne yaptık biz 5 yıl boyunca? Koalisyonlar kurup, koalisyonlar bozmak dışında? O krizden bu krize koşmaktan yorgun düşmedik mi? 2011 için umut dolu bir planı olan var mı aramızda?..
İşte şimdi yenik bir, ordu gibi tatile çıkıyoruz.
Cehennemi bu gündemi ve kriz bültenlerini bir süre için askıya alıp elektriğimizi plaj kumlarına akıtmak üzere denize koşuyoruz.
Korkunç bir orman yangınından kaçan çekirgeler gibi bir an önce sulara atmak istiyoruz kendimizi...
Çok açılmadan ama...
Çünkü uzaklar yasak bize...
Menzilimiz sınırlı... beklentilerimiz ve hayallerimiz gibi...
Ancak 10 kulaç ötedeki beyaz dubalara kadar açılabiliriz. O da birkaç gün için...
Tatile değil, küçük terapi seanslarına gidiyoruz aslında biz; hayata daha kolay katlanmamızı sağlayan... öfkemizi dindiren...
Serin bir ağaç gölgesi, koyda berrak bir deniz ve belki sıcak bir omuz; şefkatine sığınabileceğimiz...
"Tamam hayat., dinlendim, hazırım... Haydi gel daha da örsele beni" diyebilmek için...
Oysa duyduk; "Uzaklar"da başka hayatlar varmış. Uzak okyanuslarda "Deniz" adlı bebekler doğmuş; insan hakları savunucularının adını koymuşlar Mars'ı arşınlayan araçlara...
Duyduk, ama biz göze alamadık uzakları...
O yüzden hep "başkaları boyadı gökyüzünü", bize alkışlamak düştü...
El salladık, uzak düş ülkelerinin gezginlerinin ardından... ve yenik bir ordu gibi küçük kumdan kalelerimize döndük...
...yakınlarda bir yerde..