Gönderi

240 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
Japon ve Katolik olan bir yazar: Şusaku Endo. Dini ile yaşadığı kültürü birbirine uydurmakta güçlük çeken bir insan ve onun yüzyıllar öncesinin tarihini araştırarak kendi yaşadığı çıkmazları hikayeleştirerek anlattığı kitabı: Sessizlik. Kitabın kahramanı Portekizli, dinine son derece bağlı bir rahip, bu dini Japonyadaki Hıristiyanlara anlatmak için yola çıkmış bir misyoner... Kitabın önsözünde yönetmen Martin Scorsese şöyle diyor: " Sessizlik, Tanrı'nın sevgisinin sandığından daha gizemli olduğunu, insanoğlunun yöntemlerine sandığımızdan daha fazla müsaade ettiğini ve sessizlik içindeyken bile daima var olduğunu -çok acı bir şekilde- öğrenen bir adamın hikayesidir." Kitabı bu sitede bile okuyan bir kaç kişi olduğunu göz önüne alırsak, bu incelemeyi yazmamdaki amaç 'belki birisi bu kitaba denk gelir de incelemelerine göz atmak isterse en azından bir tane yazılmış olsun' kaygısıydı. Çünkü bazen ben de merak ettiğim bazı kitapların hiç incelemesinin bulunmadığını görünce hayal kırıklığı yaşıyorum. Gelelim kitabın içeriğine... Öncelikle dili çok sade ve akıcı, 2 günde okunacak bir kitabı 7 günde bitirmiş olmam ise benim yoğunluğumdan kaynaklıdır. Yoksa hiç de sıkıcı olmayan bir dille ve tatlı tatlı betimlemelerle yazılmış bir kitap. Ana karakterimiz Rodrigues, Portekiz'den Japonya'ya türlü zorluklarla geçecek olan bir yolculuğa atılmaya karar verir ve bu yolculuk sonunda da orada az da olsa bulunan Hıristiyanlara dinlerini yaşamakta yardımcı olmayı, onların acılarına merhem olmayı ve kendisinden önce oraya gitmiş olan Ferreira isimli rahibin de neden dininden döndüğünü öğrenmeyi amaçlar. "O dönemin Avrupası'nda, Ferreira'nın dünyanın kıyısında kalmış uzak bir ülkede inancını terk etmeye zorlanmış olması, yalnızca bireysel bir başarısızlık göstergesi değil aynı zamanda inancın kendisi ve tüm Avrupa adına utanç verici bir yenilgiydi.(syf 15) Büyük bir şevkle diğer üç arkadaşıyla birlikte çıktığı yolculuğunun Japonya'dan önceki durakta sekteye uğraması ve Japonların ülkelerine giriş çıkışı sıkı bir denetim altında tutmasından dolayı gecikmesi Rodrigues'in hayal dünyasından sıyrılmasına neden olur. "Biz rahipler, birçok yönden üzgün bir insan topluluğuyuz. İnsanlığa hizmet etmek için dünyaya gelen fakat görevini bir türlü yerine getiremeyen bir rahipten daha yalnız kimse yoktur şu dünyada." (Syf 29) Pek çok talihsizlikten sonra -daha sonra Hıristiyan olduğu anlaşılan- Kiçijiro adında bir Japonla tanışırlar ve Japonya'ya dikkat çekmeden varmaları için ona güvenmek zorunda kalırlar. Gerçekten de onun yardımıyla Japon topraklarına varırlar ve başlarına gelen talihsizlikler peşlerini bırakmaz hatta katalanarak artar. Bu Kiçijiro adlı Japon kendisine pek çok kez ihanet eder ve Rodrigues onu Yahuda'ya benzetir, hatta İsa'nın nasıl olup da onu yanından ayırmadığına bir türlü anlam veremez. Japonya'daki günleri çoğunlukla kaçarak ve saklanarak geçer Rodrigues'in, tanıştığı bir kaç Hıristiyan'a dini konuda yardımcı olması dışında hiç de hayal ettiği gibi olmaz. Hatta oradaki Hıristiyanlar'ın sefil bir durumda olduğunu gördüğünde hayretler içinde kalır: "Tanrı Hıristiyanlarımıza neden böyle bir yük taşıtıyor? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum."(syf 47) Pek çok kaçış ve saklanıştan sonra Kiçijiro'nun ihanetiyle muhafızlar tarafından yakalanır ve diğer Hıristiyanların da bulunduğu bir hapishaneye konur. Bu günlerde kendisine işkence edileceğini tıpkı seleflerine yapıldığı gibi kuyulara sarkıtılacağını düşünse de kendisine "iyi" davranılmaktadır. Düşünecek bol bol zamanı vardır ve ara ara kendi inancını da sorgular : "Diyelim ki Tanrı yok... Bu, korkutucu bir tahayyüldü. Eğer Tanrı olmasaydı her şey ne kadar absürt bir hale gelirdi!"( syf 88) "Eğer böyle söylemem küfre girmeyecekse Yahuda'nın, İsa'nın ölüm kalım savaşı olan dramın şanı için kullanılan talihsiz bir kukladan başka bir şey olmadığı hissi var içimde."(syf 97) Daha sonra rahibin, Japon sulh hakimiyle aralarında geçen bir konuşmada, Hıristiyanlığın Japonya'da yayılıp yayılamayacağı ile ilgili yazarın bir tohum ve toprak metaforu var ki oldukça hoşuma gitti okurken: "Tek bir toprak türünde büyüyen bir ağaç, toprağı değiştirilse kuruyabilir. Peder, topraktaki ve sudaki farklılıkları hiç düşünmediniz mi?"(syf 138) "Eğer yapraklar gelişmiyor, çiçekler açmıyorsa bu yalnızca gübrelenmediği içindir." (Syf138) Sonraki zamanlarda kendisinden önce gelen ve dinden döndüğü bilinen rahip Ferreira ile görüştürülür ve onlar gibi giyindiğini hatta bir Japon ismi aldığını görür. Ferreira'nın görevi Rodrigues'i de dinden döndürmektir ve şöyle der ilk karşılaşmalarında: "Yirmi yıl boyunca bu amaca hizmet ettim. Bildiğim tek şey ise dinimizin bu ülkede kök salmadığıdır. Bu ülke bir bataklık. Zamanı gelince sen de göreceksin. Hıristiyanlık fidanını işte bu bataklığa diktik biz!"(syf 182) Burdan sonra başına ne geldiği ve hikayenin nasıl bittiğini okuyacak olanlara bırakıyorum. Son olarak, kitabın konusu ilgi çekiciydi benim için. 1500lerin Japonya'sına, dinine ve kültürüne hafif bir dokunuş yapmıştı bana göre yazar. Dokunuş diyorum çünkü din ve inanç konusunda dili yumuşaktı, karakterin sorgulaması bile yüzeyseldi. Çünkü nerdeyse inanan herkesin hayatının bir bölümünde de olsa sorguladığı cinstendi, daha fazla derine inmediğini düşünüyorum kendi adıma. Ama zaten bu kitap din eleştirisinden ziyade, bir insanın Tanrı'dan beklentileri, kendinden beklentileri ve bunları bulamamanın hayal kırıklığı ama yine de Tanrı'yı ve yaşamı sevmekten vazgeçemeyişi olarak yorumlanabilir. Denk gelir de bu kitabı elinize alırsanız, keyifli okumalar dilerim.
Sessizlik
SessizlikŞusaku Endo · Zeplin Yayınları · 201760 okunma
·
115 views
Gamze Ö. okurunun profil resmi
İŞTE HALKA HİZMET BUDUR! Japon edebiyatına o kadar uzağım ki ilk defa bu sene Ishuguro yu ve Murakami yi duydum, onları da duymayan kalmadı zaten:)) Kitabın konusu gerçekten ilgi çekici ve bir o kadar da tanıdık. Okumayı düşünen olursa diye inceleme yazman iyi olmuş. Çünkü hiç bilinmeyen kitaplarda insanlar incelemeye bakarak okuma kararı veriyorlar. Teşekkürler inceleme için.
2 previous answer
Lady Godot okurunun profil resmi
Benim de okuduğum ilk Japon yazar Murakamiydi, Ishuguro sonrasında üçüncü tanıştığım ise Şusaku Endo oldu, ve evet okurken ben bir Japon yazar okuyorum dedim. Nobel'i de burun farkıyla başkasına kaptırmış kendisi. Ben teşekkür ederim güzel yorumunuz için :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.