Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bir insanın düşünceleri ve mizacı nasılsa Tanrısı da öyledir; insanın ne kadar değeri varsa Tanrısının değeri de o kadardır. Tanrı bilinci aslında kendilik bilincidir, Tanrı bilgisi kendilik bilgisidir. Tanrısına göre insanı bilirsin ve insana göre Tanrısını; bu ikisi özdeştir. Tanrı insan için neyse, kalbi ve ruhu da odur; tam tersinden düşünürsek, Tanrı içsel doğanın kendini gösteriş biçimidir, insanın kendini ifade etmesidir. Din, insanın gizli hazinesinin heybetli biçimde açılmasıdır, gizli düşüncelerinin ortaya serilmesidir, aşk sırlarının açıkça itiraf edilmesidir. İnsan kendi doğasını kendi içinde bulmadan önce kendi dışında görür. Kendi doğasını ilk aşamada başka bir varlığın doğası olarak düşünür. Din insanlığın çocuksu halidir ama çocuk kendi doğasını -insan- kendi dışında görür; çocuklukta bir insan başka bir insan biçimiyle kendi kendisinin nesnesidir. Bu nedenle, dinin tarihsel gelişimi şöyledir: Erken bir din tarafından nesnel olarak kabul edilen şey şimdi özneldir; yani önceden Tanrı olarak tefekkür edilen ve tapılan şey şimdi insani bir şey olarak algılanmaktadır. Önce din olan şey daha sonraki dönemde putperestlik haline gelir; insanın kendi doğasına hayran olduğu görülür. İnsan kendisini nesnelleştirir ama kendi doğasının nesnesini tanıyamaz; sonraki bir din ileri doğru bir adım atar; dindeki her ilerleme bu yüzden kendilik bilgisinde derinleşme anlamına gelir. Ludvig FEUERBACH
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.