Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Öncelikle kitabın akılla değil de kalple okunması gerektiğini düşünüyorum.Çünkü yazılanları anlamaya akıl yetmiyor. Hikaye 1983 yılında geçiyor; 35 yıl önce.Hala Firdevs gibi kadınların olduğu bir toplumda yaşadığımız göz önünde bulundurulursa durum vahim. Kadın olmak!Böyle bir tabir var değil mi?Oysa ki o da nefes alan bir varlık.Ama üstüne yapıştırılan etiketler kadını ayrıştırıyor. Kadın, doğduğu andan itibaren belli kalıplarla büyütülüyor.Küçük yaşlarda eline bir kaşık verilip yemek yapması öğretiliyor.Evde temizlik yapılırken toz bezi, oyuncak bebek verilirmişçesine, eline tutuşturuluyor.Daha ileriki yaşlarda ise giydiği kıyafete ambargo konuluyor.”Aman, dikkat çekme” telkinleriyle büyümeye devam ediyor.Programlanmış bir hayatı yaşamaya zorlanıyor.Ataerkil toplumda ise bu şekilde yetiştirilen kadın bulunmaz bir nimet.Çünkü sorgulamayı bilmiyor.Çok daha farklı yetiştirilen erkek kendi fikri dışında bir hayatı yaşayan kadına hükmetme hakkını görüyor.Toplumsal baskılar sonucu gelişen bir kısır döngü.Kadına şiddet, taciz, cinsel saldırı bu döngünün sonucu bence. İstisnalar kaideyi bozmuyor ne yazık ki.Okuduğumuz ya da duyduğumuz olaylar sonucunda bu tür davranış kalıplarının süre geldiğini farketmek üzücü.Bu düşünce tarzıyla oluşan davranışlar kimi yerlerde alenen yapılırken kimi yerlerde ise gizliden gizliye yapılıyor.En kötüsü de kadın kuralların dışına çıktığında ise suçlu olarak ilan edilip hayat zindan ediliyor. Ah Firdevs beni nelere getirdin! Kimdir bu Firdevs?Mısırda yaşayan çocuk olamayan, genç olamayan hatta insan olarak bile görülmeyen bir kadındır. Sıfır Noktasındaki Kadın ise,görevi nedeniyle Kanatır Cezaevindeki mahkumlarla görüşmeye giden Neval Es Saadavi’nin,adam öldürme suçundan dolayı idama mahkum olan bu kadının hayat hikayesini kaleme aldığı bir kitaptır. Neval es Saadavi, kitabının önsözünde Firdevsle karşılaştığı anı ve hissettiklerini okurlara şu cümleyle anlatıyor: “Sanki gözleri gözlerime değdiğinde ölmüştüm.Öldüren bıçak gibi insanın içine işleyen,araştıran gözlerdi bunlar;bakışları durgun ikircimsizdi.” Yazarın bu cümleleri, acılarla dolu bir hayatın ön izlemesi olduğunu düşündürdü bana ve kitabı okudukça Firdevs’in o bıçak gibi keskin gözlere sahip olma nedenlerini de anladım.Sonun başlangıcıydı El saddiye anlattıkları.Bu başlangıcın özetini ise kendimce anlatmak istiyorum. Kız çocuklarına itibar edilmeyen Mısırlı bir ailenin çocuğu olarak doğuyor Firdevs.Annesi ve babası tarafından köle gibi çalıştırılıyor.Aslında zeki bir kız ve kızların yok sayıldığı bir ülkede bu bir anlam ifade etmiyor.Üniversitede okuyan amcası sayesinde ortaokul diplomasına sahip oluyor ve hayaller gün yüzüne çıkmaya başlıyor. “Avukat,doktor,mühendis ya da hakim olacağımı düşünürdüm” diyerek ifade ediyor bu hayallerini. Fakat küçük yaşlarda amcasının vücuduna dokunuşlarıyla hayat sopasını göstermeye başlıyor.Annesi ve babası öldükten sonra ise amcasının yanına gidiyor.Hayata dair iyimserliği devam ediyor; ama amcasının evinde de fazlalık olarak görülüyor.Yengesi tarafından kendinden yaşça büyük bir insanla evlendiriliyor.”O da farklı bir müslümandı”diyor Firdevs kocası için.Dayak,şiddet,sefalet…Bir azaptan başka bir azaba. Tüm bunlara daha fazla dayanamıyor ve evden kaçıyor.Fakat her karşılaştığı insan Firdevs’de derin yaralar açıyor.Bıçak gibi gözlere sahip bir kadın doğuyor böylece. Aşık oluyor.İlk defa kendini değerli ve sevilen hissediyor.Neval es Saadavi’ye hislerini anlatırken şu cümleleri kullanıyor: “Aşka her şeyimi vermiştim; yeteneklerimi, çabamı, duygularımı, en derin duygularımı.Bir azize gibi, bedelini hiç hesaplamadan, elimde avucumda ne varsa hepsini vermiştim.” Ama hayat ona bir kere daha kötü yüzünü gösteriyor ve sevdiği adam terkediyor onu. Aradan yıllar geçiyor ve Firdevs hayat karşısında yenilgileri tek tek tadarak güçlü ve cesur bir kadına dönüşüyor.Ruhunun fahişe olmasına izin vermiyor ve Neval es Saddavi’ye şöyle diyor: “Gerçek benliğimi korumak için erkeklere dış kabuğumu sunardım.Yüreğimle ruhumu korur;bedenimi edilgen,hareketsiz rolunü oynamaya bırakırdım.Edilgen olarak direnmeyi, hiçbir şey vermeksizin kendimi tümüyle korumayı, kendi dünyama çekilerek yaşamayı öğrenmiştim.Diğer bir deyişle erkeklere bedenime, ölü bir bedene sahip olabileceklerini; ama tepki göstermemi, heyecanlanmamı, haz ya da acı duymamı beklememelerini söylerdim.” Kitabın vurucu iki paragrafı var ve Firdevs’in yaşadıklarının sebebini çok iyi anlatıyor. “Ben fahişe değilim; ama çocukluğumdan beri babam, amcam, kocam hepsi bana bir fahişe olarak büyümeyi öğrettiler.” “Annem suçlu değildi.Suçlu olmak için erkek olmak gerekir.” Aslında dayatılmış bir hayatı yaşayan, bu hayata savaş açmış ama yine bir erkek yüzünden hayatı sonlandırılan bir kadın var karşımızda.Kendini anlatırken kelimeleri öyle güzel bir üslupla kullanmış ki onunla sayfaların arasında yaşamamak imkansız.Firdevs eziyet edilen bütün kadınların kitap sayfalarına taşınmış hali. Son olarak, ben de bir duvar yazısı paylaşmak istiyorum. “ Bütün hükümetler erkektir.”
Sıfır Noktasındaki Kadın
Sıfır Noktasındaki KadınNevâl El-Seddavi · Metis Yayınları · 201613,7bin okunma
··
29 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.