Gönderi

ROMANTİKLER, BOHEMLER, AVANGARDLAR “Hayatla kavuşması sayesinde nihayet sanat, tanrı katından insan katına döner. Yaratmak artık bireyin -öznenin- iradesindedir. Dolayısıyla sanat, özgür bireyin imgeleminin, mizacının, duygularının temsili olmalıdır. ‘Eski’ silinmeli, ‘yeni’ hükmetmelidir. Kilisenin, sarayın himayesindeki klasik estetik ve bu estetiği dayatan akademinin otoritesi son bulmalı, miras bıraktıkları kanon ve normlar yıkılmalıdır. Yeni, başka bir otoriteye gerek yoktur; bu nedenle de modern devlet, millet gibi oluşumlar sanatı bağlamaz. George Sand’in özdeyişiyle, “sanatçının ülkesi, büyük Bohemya dediğimiz bütün dünyadır.” Romantizmi, Rönesans zamanından beri egemen olan geleneğin karşısına diken ‘romantik devrim’ bu söylemden kaynaklanır. ‘Romantik devrim’ pek çok tarihçiye göre sanatın tarihinin en köklü kırılmasına işaret eder. Bu kırılma, sonradan modernizmle kronikleşecek yeni kırılmaların, zıtlıkların, hamlelerin yolunu gösterir. Özellikle sanat ile hayat arasında yeni bileşimlerin peşine düşen sürrealistler gibi avangardlara da bohem isyankârlığını hatırlatır. Romantizm, sanatın durağan tarihinin önündeki engelleri devirerek zamanın akmasını -historisizmin işlemesini sağlar. Modernizm ve avangardın evveliyatıyla uğraşanların romantizme dönüp durmaları bu nedenledir. “Romantizm ile modem sanatın bir ve aynı şey” olduğunu daha 1846’da Baudelaire ilan eder. Modern onun geleceğe ilişkin estetiğine bohem kılıklarda eklemlenir. Canisiyle, edibiyle onun şiirindeki Bohemya bir sahnedir; sanatın, İlahî iradenin kudretinden, bireyin, toplumun, kentin kalbine doğru özerkleştiği sahne. Ama o, sanatın bireyden ve toplumdan da özerkleşmesini ister. Burada ‘dandy’ boy gösterir. “
Sayfa 22 - İletişimKitabı okudu
··
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.