Gönderi

360 syf.
·
Puan vermedi
Bay K.’nin ( Kitabın baş karakterinin adı. Romana kıyısından köşesinden giren neredeyse tüm herkesin bir adı varken onun adı sadece K.) bir köye kadastrocu olarak gitmesiyle başlıyor tüm olay. Köydeki şatoya gidip görevini resmileştirmek istiyor K. Ne var ki bu imkansız. Şatoya ve şatodan bir kimseye ulaşmak imkansızdır ve bunu herkes bilir. Ancak bu köyde kalmaya ve kadastrocu olmaya kararlı olan Bay K. şatoda önemli bir isim olan Klamm ile görüşmek için her yolu dener bu süreçte. Klamm hakkında bir sürü rivayet vardır. Ancak Klamm’ı kimse görmemiştir ve tam olarak neye benzediğini kimse bilmez. Öyle ki karşınızda Klamm olduğunu bilseniz bile bundan asla emin olamazsınız. Kaldı ki onunla kimse asla karşılaş(a)maz. Babam 6 yıllık yatılı okul hayatında müdürü toplam 2-3 kere ancak gördüğünden, okul yönetiminin ulaşılmazlığından bahseder. Klamm ve Şato hayatımızın ulaşılmazları aslında. İnsan, kitabı okurken yok artık diyerek gerçeklik olgusunu yitirecek raddeye geliyor. Ancak bir o kadar da gerçek hayat bürokrasisinin ulaşılmazlığını ve yıldırıcılığını okuyoruz. Hayatta hepimizi yıldıran ve ulaşmaya çalıştığı farklı farklı kişiler ya da kurumlar olasa da yaşanan süreç aynı çoğu zaman. -Şato vs. Deniz feneri- Virginia Woolf’un Deniz Feneri kitabında da hep ulaşılması beklenen bir hayal-idea vardı. İki romanı da okurken sürekli bir beklenti içerisine girdim. Bir “ŞEYE” ulaşma gayesi içerisindeydim her ikisinde de. Ne var ki aynı beklenti ben de bir o kadar da farklı duygular oluşturdu. Her iki kitapta da hedefe ulaşmak için hep bir umudum vardı.Ancak şatoyu okurken bu umut çoğu zaman tedirginlik doluydu ve kendimi çok güvensiz hissettim. Sanki dış dünyadaki herkes mutlu bir şekilde hayata devam ediyordu da ben kitabın satırları arasında varlığından bile emin olmadığım bir şatoya ulaşmak için çabalayıp duruyordum. -spoiler- Kitapta beni en çok etkileyen kısım Amalia’ya yapılan haksızlık ve akabinde tüm ailesinin toplum tarafından terk edilmesiydi. Amalia’nın babasının şatodan resmi kişilerle konuşup suçlarını affettirme çabaları boşunaydı. Çünkü bu adama söylenen tek bir şey vardı, herkesin farkında olduğu bir gerçek. Ortada affedilecek bir suç yoktu. Ta daaa! Al işte burdan yak! Amalia’nın tek yaptığı, okumakla bile namusunu lekelemiş sayılacak bir mektubu yırtıp, bu mektubu getiren ulağın suratına fırlatmasıydı.Mektubu gönderen kişi şatodan önemli birisiydi ve Amalia’nın bu davranışı şatoya karşı işlenmiş bir suçtu. İyi de suç bunun neresinde? Amalia bir kere şatoya(şato ile bağlantısı olan birisine) karşı gelmişti ve bu ağır bir şekilde cezalandırılabilirdi. Ne var ki böyle bir suçlama şatodan hiçbir zaman çıkmadı. Ama halk ne olur ne olmaz diye onlardan uzak durmaya başlamıştı çoktan.Zamanla da herkes Amalia’nın ve ailesinin suçunu kabul etmişti. İşi içinden çıkılmaz hale getirense bir suçları olmayışıydı. Amalia’ya yapılan bu haksızlık karşısında susan kişiler keşke sadece birer roman karakteri olarak okunup, üst üste yığılı birkaç sayfaya kitap kapakları ile hapsedilmiş olan hayal ürünleri olsaydı. Ne yazık ki bu peşin hükümlüler çok uzakta, şatolu diyarlarda yaşayan insanlar değil. Tam olarak biziz. Ben-sen- o ve çoğulları.. Kesinlikle çok farklı atmosferi olan bir kitaptı.
Şato
ŞatoFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201710bin okunma
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.