Gönderi

434 syf.
·
Puan vermedi
·
28 saatte okudu
—Nedir mutluluk Çam ağacındaki yürek gibi Köpüklü sakız kokusu gibi Dallardan yapraklardaki kılcal damarlara giden Ve damarlardan koskoca bir ormanı öpen İnsandan insanlığa doğru Olsun ki usul usul Mutluluk, bizden. MASA DA MASAYMIŞ HA  Adam yaşama sevinci içinde  Masaya anahtarlarını koydu  Bakır kaseye çiçekleri koydu  Sütünü yumurtasını koydu  Pencereden gelen ışığı koydu  Bisiklet sesini çıkrık sesini  Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu  Adam masaya  Aklında olup bitenleri koydu  Ne yapmak istiyordu hayatta   İşte onu koydu  Kimi seviyordu kimi sevmiyordu  Adam masaya onları da koydu  Üç kere üç dokuz ederdi  Adam koydu masaya dokuzu  Pencere yanındaydı gökyüzü yanında  Uzandı masaya sonsuzu koydu  Bir bira içmek istiyordu kaç gündür  Masaya biranın dökülüşünü koydu  Uykusunu koydu uyanıklığını koydu  Tokluğunu açlığını koydu.  Masa da masaymış ha  Bana mısın demedi bu kadar yüke  Bir iki sallandı durdu  Adam ha babam koyuyordu. Masada masaymış ha her Cansever dendiğinde ya da kitabını okuduğumda paylaşırım ve isyerimde ki duvarda cerceveliyip astırdığım bir efsane siir beni Edip Cansever ile bu siir tanıştırdı. Büyük şaire gelirsek Cemal Sureya'nin tabiri ile Her şeyin fazlası zararlıdır ya, Fazla şiirden öldü Edip Cansever. İkinci Yeni içinde en çok ve en uzun süre şiir yazan sanatçıdır. Çok değişik şiirler kaleme alıp, her şeyi denemesine rağmen bütün şiirlerinde ortak bir başarı yakalayamamış, bu nedenle “çok arayıp az bulan şair” olarak nitelendirilmiştir. İlk gençlik şiirlerini 1947 yılında İkindi Üstü adlı kitabında toplayan şair; bu şiirlerinde varlıklı, her şeye yaşama sevinci ile bakan bir gencin avareliklerini, duygularını anlatmıştır.1954 yılında yayınladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’te ise kendine özgü bir şiir dili oluşturmuş; toplum eleştirisi için mizahı kullanan, düşünceyi dili içinde eritmiş bir üslupla okuyucusuna seslenmiştir. 1955 yılından itibaren kapalı, tamamıyla soyut bir şiir anlayışına yönelmiş; 1963 yılından itibaren ise toplumcu, maddeci ve açık bir şiir ortaya koymuştur. “Şiiri akılla okumak” gerektiğini belirten şair uzun yıllar anlamsız şiirin karşısında olmuştur. Her döneminde değişik bir üslup arayışına giren şair “Dize işlevini yitirdi.” diyerek çeşitli tartışmalara sebep olmuştur. SONRASI KALIR   On kalır benden geriye, dokuzdan önceki on Dokuz değil on kalır On çiçek, on güneş, on haziran On eylül, on haziran On adam kalır benden, onu da Bal gibi parlayan, kekik gibi bunalan On adam kalır. Ne kalır ne kalır Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan Dokuzu unutulmuş on yüz mü kalır Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır On çizik, on çizik, on dudak izi Bir çay bardağında on dudak izi Aşklardan sevgilerden Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem Bir de bu kalır. Ne kalır benden geriye, benden sonrası kalır Asıl bu kalır. On yerde adım geçse geçmese Dağlardan tepelerden inen bir düzlüktüm, anlaşılır. Akşam olur bir günden dibe çökerim Su içer dibe çökerim İyimser bir duvarcıyım her gün bir tuğla düşürürüm elimden Bu yüzden gecikirim Size bu sıkıntı kalır. Ne kalır Kahvelerde kalın kalın kayısı vakti Dişleri kesmeyenin en az kayısı vakti Dişleri hiç kesmeyenden Gün geçer kendi kalır Kahvelerde kayısı. Gezginim, açık denizlerden yanayım Biraz da Akdenizliyim, bu işte böyle kalır Akdenizli herkes konuşur duyarlığını Başka ne kalır Biz ki bir konuşuruz geriye on şey kalır. Benim göğüm gövdemin böyle yuvarlak vakti Kolları açılmış kalır. Ben buyum, dersin, arkadaş Sevgilim ben buyum Yüreğim vurgun, dişlerim altın Ceketim sol omuzumda Vakit vakit incelen vakit
Yerçekimli Karanfil
Yerçekimli KaranfilEdip Cansever · Adam Yayınları · 20035,3bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.