Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Savaşın Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri : Savaşın beraberinde getirdikleri arasında sivil popülasyonun ruh sağlığına olan etkisi en önemlilerinden biridir. Genel popülasyon üzerinde yapılan araştırmalar ruhsal hastalıkların görülme sıklığı ve vaka sayısındaki dikkate değer artışı ortaya koymaktadır. Kadınlar erkeklere göre bu durumdan daha fazla etkilenmektedir. Diğer korunmaya muhtaç gruplar, çocuk, yaşlı ve engellilerdir. Vaka sıklığı oranları travmanın derecesi ve fiziki ve ruhsal desteğin varlığıyla bağlantılıdır. Gelişmiş ülkelerde kültürel ve din aracılığıyla başa çıkma yöntemleri yaygındır. 2005 yılı, savaş ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiyi anlamada önemlidir. Bu yıl, Vietnam savaşının bitişi ve Lübnan savaşının başlamasının 30. Yıldönümüne denk geliyor. Medya, Irak’ta sürmekte olan “savaş” durumunun dehşet verici hikayelerini göstermiş, attığı son başlıklardan birkaçı savaşın ruh sağlığı üzerindeki etkisini gözler önüne sermiştir: “Sürekli bir korku hali yaşıyoruz “(Irak); “Savaş, Iraklıların ruh sağlığına zarar veriyor”; “Savaş travması fiziksel izler bırakıyor”; “Savaş cehennemdir… Onu yaşayan insanlar üzerinde asla iyileşmeyen bir etkisi var”; “Sadece savaşı bilen bir jenerasyon yetişmiş durumda”. Savaşların psikiyatrik tarihte birkaç farklı şekilde önemli rolü var. 20. Yüzyılın ilk yarısı boyunca psikolojik müdahalenin etkisini destekleyen şey, dünya savaşlarının savaş bunalımı formundaki psikolojik etkisiydi. İkinci Dünya Savaşı devam ederken orduya alınmak için uygun olmayan kayda geçmiş nüfus oranı, ABD’de Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü’nün kurulmasına sebep oldu. Subay ve askerlerdeki ruhsal semptomların ortaya çıkışındaki farklar, strese karşı ruhsal reaksiyonu anlamada yeni yollar açtı. Geçtiğimiz yıl çok sayıda kitap ve döküman savaşın ruh sağlığı üzerindeki etkisini konu edindi. Bunlardan bazıları: WPA kitabı “Felaketler ve ruh sağlığı” (1), Dünya Bankası raporu “Ruh sağlığı ve zihinsel çatışma – Kavramsal çerçeve ve yaklaşımlar” (2), Birleşmiş Milletler (BM) kitabı “Savaş ve barışta travma müdahalesi” (3), Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) dökümanı “Dünya çocuklarının durumu – Tehdit altındaki çocukluk” (4), “Çatışma sonrası toparlanma döneminde travma ve ruh sağlığının rolü” (5) ve WPA kitabı “Güney Sahra Çölü için klinik psikiyatrinin gereklilikleri” (6) ndeki “Afrika’da savaş ve ruh sağlığı” üzerine bir bölüm. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yeni bir dünya savaşı yaşanmamış olsa da, dünya son 60 yıldır savaş ve çatışma halinde. Buna örnek olarak, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre, Doğu Akdeniz bölgesindeki 22 ülkede popülasyonun %80’i ya bir çatışmanın ortasında ya da yüzyılın son çeyreğinde benzer bir durumu tecrübe etmiş durumdadır (7). Savaşın ulusların sağlık ve esenliği üzerinde yıkıcı bir etkisi bulunuyor. Araştırmalar, ihtilaf durumlarının diğer herhangi bir ciddi hastalıktan daha fazla oranda ölüm ve özre sebep olduğunu göstermiş durumda. Savaş topluluk ve aileleri tahrip eder ve sıklıkla ulusların sosyal ve ekonomik gelişim yapılarını bozar. Savaşın etkileri, çocuk ve yetişkinlerde uzun soluklu fiziksel ve psikolojik tahribi ve bunun yanı sıra materyal ve insan sermayesinde düşüşü kapsamaktadır. Savaş neticesinde ölüm basitçe “buzdağının görünen yüzüdür”. Ölümün ötesindeki diğer sonuçlar tam anlamıyla belgelendirilmemektedir. Bunlara, bir kaçını sıralamak gerekirse, endemik yoksulluk, yetersiz beslenme, özürlülük, ekonomik/ sosyal düşüş ve psikolojik hastalıklar dahildir. Sadece çatışmaları ve bunlardan ortaya çıkan sayısız ruh sağlığı problemlerini daha ileri düzeyde anlama yoluyla, böylesi problemlerle başetmek için kolay anlaşılır ve etkili stratejiler geliştirilebilir. Savaşın psikolojik travmalarıyla baş etme konusu üzerine Düya Sağlık Örgütü’nün kattığı önem, Mayıs 2005’te “çocukları silahlı çatışmadan korumak için aksiyonları güçlendirme” konusunda üye ülkeleri teşvik eden Dünya Sağlık Meclisi’nin önergesiyle vurgulandı. Aynı şekilde Ocak 2005’te DSÖ yönetim kurulunun önergesi, savaş, çatışma ve doğal afetlerin psikolojik tahribatını onarmak için programların hayata geçirilmesine destek” konusunun altını çizdi. (8) DSÖ’nün tahminine göre, dünya üzerinde silahlı çatışma durumlarında “travmatik olaylar yaşayan insanların %10’u ciddi ruh sağlığı problemlerine sahip olmakta ve diğer %10’u etkili fonksiyonlar göstermek için yetilerine set koyacak davranışlar geliştirmektedir. En yaygın durumlar depresyon, kaygı ve insomnia ya da sırt ve mide ağrısı gibi psikosomatik problemlerdir.” (9) Bu makale savaşın genel popülasyon, mülteciler, askerler ve özel korunmasız grupların ruh sağlığı üzerindeki etkisi hakkındaki basılı literatürden kanıtları kısaca inceler.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.