Gönderi

344 syf.
9/10 puan verdi
Güray Süngü'nün okuduğum ilk kitabıydı. Alisilagelmis kurgularda gerçeküstü motifler kullanır yazarlar söylemek istediklerini aktarmak için. Karakterler bazen rüya görür mesela ya da bir ihtiyarla karşılaşırlar ve bilgece bir şeyler dinlerler. Ancak bu kitabın tamamı ötelerde bir yerlerde geçiyor. Kitabın içindeki gerçeklerse sadece bazı anıların yansıması desem yeridir. (Devaminda kitabin iceriginden bahsediyorum okumak isteyenler sürprizi kaçmasın diyenler devam etmeyebilir :)) İbrahim hayatını kaybediyor bu kitapta ve onun peşine düşüyor. İnsan nasıl kaybeder hayatını? Davasızlık.. Ben bunu bu şekilde ifade ettim. Davası yoktu İbrahim'in. Bir anlamı yoktu geçen günlerinin. Bunu ilk farkettigim yer şurasıydı ilk sayfalarda: "İbrahim Buse'nin bacaklarına bakmıyordu. Çok ahlaklı olduğu için değil, gunahtan korktuğu için değil, uzun bacakları sevmediği için değil. Sadece bakmıyordu." ve sonlara doğru: "İbrahim, neden şu koca dünyanın ağırlığını içinde duymadın? Bunca sene ne diye şu koca dünyada ağırlıksız yaşadın?" Aslında bir nevi 21. Yuzyil insani profili ciziyor bize Güray Süngü. Öyle ki gerçeklikte sıkışsa dahi işine gitmeye çalışıyor. Tek kişilik trenler, çıkılan kuyulan, düşülen kuleler, merdivenden inerek ulaştığınız teraslar, yukarı çıkarak girdiğiniz bodrumlar, on yil önce ayrıldığınız köyler, bitmek bilmeyen rüyalar, tanıdık isimler, tanimadik yüzler.. Ve kapılar tabii. İbrahim'in kaybettiği hayatını bulma yolculuğu rüya tadında bir filmdi. Şöyle kallavi bir yönetmenin eline güzel bir finansmanla emanet edilse de izlesek dediğim türden. Belki içinizden geçmiştir. Su yorgunlugumla yigilsam bir koy evinin kapısına. Alsalar beni içeri. Soru sormasalar, bana tertemiz döşekler serseler. Uyandigimda mis gibi sofraya cagirsalar. Evin uslusu bana güzel şeyler anlatsa. Hatta bu konuda Oğuz Atay'in satırlari gelir aklima: "Öyle bir kapı olmalı ki çalınca, insana hiç bir şey sormadan açsalar; kapının ortasındaki küçük pencereden bakıp da kim o demeseler. Sonra hemen içeri alsalar beni. Ben anlatmak istesem bile, hemen sustursalar: biz her şeyi biliyoruz. Her şeyi biliyor musunuz gerçekten? Evet. Neden sormuyorsunuz ayrıntıları? İstediğin zaman anlatırsın. Sana dinlenme fırsatı verdiğimizi de sanma. Hiç anlatmasan da olur. İstediğin zaman gidebilirsin. İstediğin zaman geri donebilirsin. Anlayış da göstermiyoruz sana. Özellikle buna çok sevindim. Anlayış göstermenin sende bir gerginlik yaratacağını, ne zaman isteyecekler endişesini doğuracağını biliyoruz. Sen sormasaydın bunları bile anlatamazdık. Hiç bir sözü sonuna getirmeyi düşünmüyoruz. Yaşama şartlarını açıklar mısınız?" İşte kitapta tüm bu çalkantılı olayların içerisinde ritmi bağlayan böyle bir his var. Nasıl desem, ferahlama hissi.. Sanırım hayat da böyle. Cevapları almak için çırpınmaktan ziyade soruları sorma şeklimize odaklandığımızda çözülecek düğümler. Okuduğunuz için teşekkürler :)
İbrahim’in Kaybettiğini Bulmasıdır
İbrahim’in Kaybettiğini BulmasıdırGüray Süngü · İz Yayınları · 2020489 okunma
·
357 views
Burak okurunun profil resmi
"İbrahim'in kaybettiği hayatını bulma yolculuğu rüya tadında bir filmdi. Şöyle kallavi bir yönetmenin eline güzel bir finansmanla emanet edilse de izlesek dediğim türden. Belki içinizden geçmiştir." Evet kitabın bitimine yakın aynı böyle hissettim ben de :) incelemeniz için de teşekkür ederim :)
Melike okurunun profil resmi
Şu anda okuyamadığım bölümüne biraz üzüldüm 😖😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.