Gönderi

Yaşadığımız çağ, insanın eski dönemlerden bugüne geçirdiği en büyük mutasyonu sahnelemektedir. Görme ile işitme, söz ile jest ve mimikler arasındaki hassas dengenin, işaretler ve görme lehine değiştiği bir çağ bu. İnsanlar artık işitme üzerinden hakikati inşa etmek yerine, görme duyusuyla gerçekliğin sırrına nail olmaktadırlar. Hemen her şey görme tarafından kuşatma altına alınmış durumda.Zira insanlar artık konuşmuyorlar, sergiliyor, sahneliyor, ifşa ediyor ve gösteriyorlar (Ellul, 2004: 259). İnsanlar içsel değerleri değil, gerektiğinde zorluklarla biçimlendirilen dışsal ölçülerin sunumunu gerçekleştirmektedir. Görünür olanın ve dışsalın mutlaklaştırılması, görünmez ya da sergilen(e)mez olanın herhangi bir ilgi oluşturmamasından kaynaklı olarak ”yok hükmünde" telakki edilmektedir (Han, 2017: 29). Giderek kanıksanan, adeta genel geçer bir "sosyal teori"ye doğru evirilen bu paradigma, gündelik yaşam pratikleri üzerinde de radikal kültür değişmelerine sahne olmaktadır. Böylece çağımızın insanı; düşünmekten ziyade seyretmeyi, bilmekten ziyade görünmeyi, beyinden ziyade ayn'i (gözü), meslek sahibi olmaktan ziyade şöhret sahibi olmayı, çalışmaktan ziyade kolay para kazanmayı ve emekten ziyade eğlenmeyi yaşamının temel ilkeleri haline getirmeye başlamıştır (Atay, 2017: 20).
··
1 görüntüleme
Merve