Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

kuran-anlam-bağlam
Çoğu kişi “bize Kuran yeter, hadisler sıkıntılı” diyor. Doğrudur hadislerin çoğu tartışmalı. Peygamberin sözünden ziyade Hicri 1. ve 2. Asırdaki, dönemin iktidarını destekleyen orta sınıf Sünni kitlenin düşüncelerini yansıtıyor daha ziyade. Ancak bir sorun var: Kuran mealleri de sıkıntılı. Fitne, fesad, şükür, bağy , istikbar, zekat, hak gibi bir çok kavramı vahye muhatap Araplar gibi değil, bunları 'benzeriyle değiştirenlerin' istediği gibi anlıyoruz. En modernist olan bile 5 vakit namazı ve 40’ta 1 zekatı sorgulamıyor.Kuran’da fesad, fitne ve bağy yukarıdan aşağıya iken, geleneksel dinde aşağıdan yukarıya. “Firavun müfsitti” derken bozguncu değil zorba denmek istiyor. İstikbar sınıfsal bir kibirken gelenek sadece büyüklenme diye çeviriyor. Tağut nimetlerde taşmak iken azgın diye çevriliyor. Malum hak ve zekat fazla malın hepsini ve günlük yapılan her türlü iyiliği ima ederken, “namazı kılın, zekatı verin” ayetini okuyan mealci her gün 5 namaz, senede 1 kez zekat diye anlıyor. Kuran güneş doğmadan ve batmadan önce namaz derken zorla bu 5 vakit yapılmaya çalışılıyor.“Fitne kalmayıncaya kadar savaşın” derken üzerinizde baskı kalmayıncaya kadar denmek isteniyor. Yoksa nizamı alem değil. Şükür malı ve canıyla karşılık vermek iken, sadece elhamdülillah demek anlaşılıyor. Şükür böyle olunca da onun zıttı küfür de diliyle şükretmemek oluyor. Tekasür çoğaltma yarışı iken, bunu çoklukla övünme olarak tercüme ediyorlar. Sorun aşırı zenginlik değil övünmekmiş gibi. “her bolluktan/fazla nimetten sorguya çekileceksiniz” i “her nimetten.. “ diye çeviriyorlar. Sanki zengin ve fakir herkes sorumluymuş gibi.Kuran’da gani yetecek kadar malı olanı kasteder ve aşırı zenginler için mütref kelimesi kullanılırken; Sünni paradigma mütrefi ‘zenginlikle şımarmış’ olarak çeviriyor. Sanki aşırı zenginlikte bir sorun yokmuş intibası için. Araplar kibir ve merhameti bugün anladığımız gibi anlamıyorlardı. Lüks elbise giymek onlar için bir kibirdi. Merhamet ise sadece acımak değil aynı zamanda yardım etmekti. Kuran biriktirmeyi eleştirirken, tefsirciler “haram yoldan, yoksa helalde sıkıntı yok” diye şerh düşüyorlar.“Müşrikler zekatı vermez” (Fussilet 7) demek 40’ta 1’i vermez demek değil. Çünkü zaten Ebu Süfyan senede 100 koyun veriyordu. Bugünkü Müslümanlar Kuran’ı ilk muhataplar gibi anlasa, tıpkı onlar gibi çoğu inkar ederdi.Hiçbir sebep yokken kelimeler lügattaki manasına göre değil fıkıhtaki manasına göre çevriliyor. İyilik iyilik olmaktan çıkıp şeriatın emrettikleri, kötülük de kötülük olmaktan çıkıp şeriatın yasakladıklarına dönüşüyor. Kitabın ruhu ve vicdanı söküp alınıyor. Söz konusu olan mana yönünden tahrif edilmiş bir kutsal kitap. Bu yüzden Kuran Türkçe de okunsa sadra şifa olmuyor. Hatta kişi tarihselci olup yetiştiği Sünni veya Şii kültürün inançsal parametrelerini aşsa bile o geleneğin ekonomik ve toplumsal paradigmasını terk edemiyor. Tarihselcilik konusunda sonuna kadar haklı olan Mustafa Öztürk, Sünni gelenekle yoğrulduğu için Kuran’daki mustazaf-müstekbir (ezen-ezilen) çelişkisini, paylaşmanın birincilliğini göremiyor. Tıpkı geleneksel paradigma gibi bütün meseleyi tevhid-şirk kavgasına tahvil ediyor.Ve son olarak özgün Kuran mesajına ulaşsak bile bir sorun hala devam ediyor: Bizler vahye muhatap olan topluma benzemiyoruz. Somut ahiret tasvirleri ile korkuya dayalı kulluk ilişkisi de en az kadının konumu ve çok eşlilik kadar tarihsel değil mi?Müslümanlar Museviler gibi kitaplarını fetişleştirdiler. Onlar gibi onu mana yönünden tahrif ettiler -Kuran'daki tahrif eleştirisi bu manadadır-. Onlar gibi Talmud/hadis ihdas ettiler. Talmud’u reddedip Tevrat’a dönmek modernist Yahudilere deva olmadı. Bize de olmayacak.
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.