Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Bu kitap herkes ve hiç kimse içindir." Masadan en son kalkanlar için. Bu kitap senin için yazıldı kardeşim, üstinsana köprü olacak potansiyeli taşıyan, hakikati damla damla içmeye yeltenen birkaçı için! Zerdüşt bir sabah tanla kalktı, güneşin karşısına geçerek seslendi: "Ey ulu yıldız! Aydınlattıkların olmasaydı, nerede kalırdı senin mutluluğun!" Bu güneşin doğuşu, onun batışıydı. Öncelikle bu zamana kadar okuma/derinine inme fırsatı bulduğum başka hiçbir filozofun beni Nietzsche kadar çarpmadığını belirtmem gerek. Beni kendime getiren, uyandıran hakiki bir tokat. Nietzsche'yi iki parçaya ayırırsak daha rahat anlayabiliriz. İlkin Nietzsche denen pos bıyıklı; yürekli, zeki, umursamaz, kendinden çokça emin biriydi. Nietzsche'deki 'Öteki' ise öfkeyle dolu, kendi kabına hiç mi hiç sığmayan, hiddetli, anlaşılmaz, öveyim derken hışmına uğrayabileceğiniz biridir. Öteki, sıklıkla kitaplarında gördüğümüz yüzüdür. Şöyle ki; Nietzsche'nin kitapları vaaz verir, sopalar, hatırlatır, bazense haykırır. Çünkü duymayı unutmuş kulaklarımıza ancak bir yıldırımın sıçratan coşkusuyla seslenilebilir. Bu yüzden bu kitap herkes içindir! Bu Nietzsche ve Öteki ikiliği, zannımca felsefesini yorumlama niyetinde olan eleştirmenleri yanıltan bazen de onlara malzeme çıkaran en önemli nokta olmuştur. Nietzsche'den hoşlanmayanlar Öteki'yi koz olarak kullanmış, onu öncü alan güruh ise diğer özellikleri örnek göstererek işin içinden sıyrılmaya çalışmıştır. Bir insanın tam zıttının yine kendisi olması bu yüzden çok gariptir. Her insan işte bu ikiliğin ağır basan tarafıyla diğerinin kaotik savaşımını içinde taşır. Nietzsche'nin, yıllar boyu sentezleyip ortaya koyduğu felsefesinin temel taşını "üstinsan" oluşturur. Tarihteki temel taşlarının tamamı gibi Üstinsan da, öznel yorumlanmaktan kaçamamış bilhassa çağının kurbanı olmuştur. Bunda her ne kadar Nietzsche'nin açık bir tanım yapmamasının suçu olsa da asıl pay Nietzsche'nin kızkardeşi Elizabeth'indir. Elizabeth Forster Nietzsche; bir anti-semitist, bir Nazi sempatizanıdır ve Nietzsche öldükten sonra onun çeşitli eserlerinden Nazi propagandası yapılabilecek olan kısımları derleyip(bazı felsefe tarihçileri kendinin bolca ekleme yaptığını söyler) "Güç istenci" adıyla kitaplaştırır. Dünya savaşına yol açacak çok çeşitli etkenler dizisi yanında bu propagandaların da çığırından çıkmış bir halk üzerindeki etkisi çok büyük olmuştur. Hitler bunun gibi bir ton kitabı ve mecmuayı referans göstererek sözde üstün bir Alman ırkı yaratmak için 6 milyonu Yahudi olmak üzere 17 milyonu aşkın insanı canice yöntemlerle öldürmüş/öldürtmüştür. Wilhelm Reich'ın ifadesiyle: "Küçük adam! Nietzsche'nin 'üstün insan'ı olmak için tepelere tırmanmakla, Hitler'in "aşağı insan"ı olmak için aşağılarda bulunmak arasında bir seçim yapma hakkın vardı. Sen ise 'Heil'(yaşasın) diye bağırdın ve aşağı insanı seçtin!" Nietzsche'nin kendisi ise, hem Alman milliyetçiliğinin hem de Yahudi-karşıtlığının sıkı bir eleştiricisiydi. Bu karşıtlık yüzünden de Nietzsche, tarih boyunca en fazla yanlış anlaşılan çoğu zamansa pek de anlaşılmayan filozofların başında gelir. Onu yüzeysel okuyan birinin, üstinsanın kavgacı ve salt şiddet yanlısı olduğu gibi bir izlenime kapılması olasıdır. Bu yüzden bu kitap hiç kimse içindir! Neden Zerdüşt? Nietzsche her şeyden önce bir filoloji profesörüydü(24 yaşında Basel üniversitesine profesör olarak atanmıştı.) Bu yüzden Antik Yunan başta olmak üzere Fars medeniyetine kadar geniş bir kültürel yelpazeyi tanımış, incelemişti. Zerdüşt'ü, tarihte benzeri görülmemiş şekilde bir anti-peygamber olarak baştan yaratır. Pos bıyıkların ardından çıkan kendi sözlerine kulak verelim; "Bu şerefi ben bir farsa vermeye mecbur oldum: Çünkü tarihi, en önce, bütün ve büyük olarak düşünen Farslardır." Tanrı ölebilir miydi? Zerdüşt, insanlara Tanrı'nın öldüğünü haber veren bir elçi gibi tasvir edilir. İlk defa La Gaya Scienza(Şen Bilim)'de müjdelenen bir ölüm haberidir bu. Öğle aydınlığında el feneriyle Tanrıyı arayan kaçık bir adam seslenir bize. "Onu biz öldürdük, sizlerle ben. Onun katiliyiz hepimiz! Peki ama bunu nasıl yaptık. Denizi kim içebilir?" Tanrı'nın ölümü apaçık bir felakettir, ama bilirsiniz, her felaket bir fırsatı beraberinde getirir. Pekala Tanrı öldüyse o zaman sonunda iyi-kötü kavramlarının ötesine geçebiliriz. Çökmüş ahlak sistemleri öneren dinleri, en dindar olanı en ahlaksız olan din adamlarını bir kenara atabilir, kendi gerçek ahlaki kavramlarımızı yaratabiliriz. Tanrı'nın ölüşü gerçek erdemlerin yükselişidir artık. Üstad Heidegger, Nietzsche'nin Tanrı öldü sözünün, Batı felsefesi ve metafiziğinin bütün kavramlarının yıkılıp baştan yazılmasına sebep olduğunu ve bir kırılma noktası yarattığını bu yüzden öne sürer. Ayrıca değinmek gerekir ki Varoluşçuluk(Existensializm) felsefesi savaş dışında iki büyük kaynaktan beslenmiştir, bunların biri Hegel(Kirkegaard nedense çok içerlemiştir bu zata) diğeri Nietzsche'dir. Çünkü Stirner baklayı ağzından çıkaran ilk filozofsa(W.Adorno), Nietzsche bütün Avrupa'ya 'bakla ithal eden' bir filozoftur. Hakikatin değeri ve ne'liği üzerine yaptığı sorgulama ayrıca Post-modernist ve Post-yapısal anlayışın/felsefenin ortaya çıkışına ön ayak olmuştur. Buna etkilediği bir ton önemli ismi de ekleyebiliriz. İlk aklımıza gelenler; Cioran, Bataille, Camus, Sartre, Foucault, Zweig, Hitler, Palahniuk, Musil, Adler, Jung, Hesse gibi dehalar. Düşüncelerinden beslendiği kişilerse tabii ki Schopenhauer (Bkz. İstenç ve tasarım üzerine) başta olmak üzere Sokrates, Platon, Spinoza, Dostoyevski(Yeraltından notları coşkuyla okuduğu söylenir), Hegel, Kant, Stendhal, Montaigne, R.Waldo Emerson ve hatırlamadığım diğerleri. Toplumun her kesimi kendi kabiliyeti ölçüsünde felsefe okuyabilir, anlayabilir. Felsefi doktrinlerin asıl hedef kitlesiyse sürünün cehalete yönelimi karşısında tek aydınlatıcı olan entelektüel-aktivist kitledir. La Mettrie der ki; "Felsefenin nüfuz edebileceği kişiler sadece halihazırda aydınlanmış ve korkacak hiçbir şeyi olmayanlardır." Zerdüşt de pazaryerinden vazgeçer bu yüzden. O kulakların duyacağı ağız olmadığını fark eder. Masadan en son kalkanlara, hakikati damla damla içmeye çalışan ve toplumun, dinin dayattığı bütün ahlaki ilkeleri darmadağın edip kendi erdemlerini yaratanlara seslenmeye başlar. Tanrı yoksa korkuya da gerek yoktur, korkunun olmadığı yerde de ahlak ve aydınlanma bir çiçek gibi açmaya, yayılmaya başlar. Böyle homurdandı Samet Ö. ve kendi mağarasının yolunu tekrardan adımlamaya döndü. "Karanlık dağlardan doğan bir sabah güneşi gibi parlak ve güçlü." Çeviri önerisi için;#50033962
İşte Böyle Dedi Zerdüşt
İşte Böyle Dedi ZerdüştFriedrich Nietzsche · Pinhan Yayıncılık · 201738bin okunma
··3 alıntı·
4.185 görüntüleme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Bu siteye kaydolduğum zamandan beri gördüğüm en tutkulu Nietzsche hayranı ve okurundan beklediğim bir incelemeydi diyebilirim, bu gerçekten gerekiyordu. Bu kitabı ben askerde okumuştum fakat birisiyle karşı karşıya konuşmak istediğimde kitabın ismini gören insanın bana verdiği tepki "atayız mızın la sen" olmuştu. Başka bir zamanda tekrar hakkıyla okumayı planlıyorum bakalım. Dediğin şeyler bir yana "Cioran, Bataille, Camus, Sartre, Foucault, Zweig, Hitler, Palahniuk, Musil, Adler, Jung, Hesse" gibi isimlerin yazdıklarında Nietzsche ismini görmemiz bile bu adamın nasıl bir öncü olduğunu anlamamız için fazlasıyla yeterlidir. Emeğine sağlık dostum.
Samet Ö. okurunun profil resmi
Geç kalan bir incelemeydi haklısın Oğuz, ama kaçınılmaz olandan kaçınılmaz. :) Evrim'i "maymundan mı geliyoh la" düzeyinde anlayan güruh, Nietzshce'yi de "kudurarak öldü zaten bu kafir" olarak anlıyor normal olarak. Ama neyi nasıl okumasını bilen birinin elinde; ister dinsiz olsun isterse cami hocası, değerini bulacaktır elmas misali diye düşünüyorum. Özellikle de sembolik anlatımı, yılanı, kartalı ve bilumum haşereyi(!) pos bıyıklı neden kullanmış olabilir? Diye bir soruyu yanıtlamaya girişince maksimum faydalanılacaktır. Chucky'i ve Musil'i eklerken kulaklarını çınlattığım doğrudur :)) Benim Nietzsche'den tekrar tekrar be tekrar okuduğum tek kitap, diğerlerini de tekrar okumayı çok istesem de branşıma yönelik araştırmaya yoğunlaştığımdan bulabildiğim kısıtlı zamanda yeni yazarlarla düşün havuzumu genişletmeye öncelik tanıyorum. Teşekkür ederim Oğuz, var ol.
Necip G. okurunun profil resmi
Samet baştan sona her cümlesi dikkate değer, tamamıyla emek ürünü, harika bir kitap incelemesi; onun da ötesinde anahtar noktalardan hareketle anlatmak istediğini çok iyi ifade eden bir Nietzsche değerlendirmesi olmuş. Nietzsce’nin ‘Tanrıyı öldürerek’ yok etmeye çalıştığı ahlak anlayışının yüz yıl sonra, yani günümüzde, tam anlamıyla ölmese de çok büyük bir kan kaybı yaşadığı kesin. Çökmüş ahlak kavramları ortadan kalktıktan sonra ‘toplumun ihtiyacına’ göre kendiliğinden ortaya çıkacak ahlak ilkeleri ise aslında biz farkında olalım veya olmayalım, hayatımızda yer etmeye başladı bile. Bu yeni ahlak ilkelerinin eskisinden daha mı iyi veya kötü olduğu, ayrıca düşünülüp tartışılabilecek bir mesele... Nietzsche, gözlemlediğim kadarıyla, son zamanlarda din ve inanç dünyasında da fikirleri oldukça sık tartışılan, bu dünyanın aklı başındaki alimleri tarafından sık sık kitaplarına başvurulan bir filozof. Bu alimlerin, ‘Nietzsce’nin öldürdüğü tanrı hangi tanrı’ şeklinde tek cümleyle özetleyebileceğimiz sorusu bence yerinde bir soru ve yaygın Nietzsche algısına güzel bir açılım getiriyor aslında. İnsanı devre dışı bırakan, insanı bir anlamda hayvanlaştıran, bağnaz ahlak kurallarının kaynağı olduğu iddia edilen din ve bu dinin tanrısı ile, bir varoluş sorgulaması neticesinde benim gibi kimi insanların ulaştığı Tanrının birbirinden farklı olduğunu düşünüyorum... Bunu da kişisel bir not olarak eklemek istedim:) Tekrardan ellerine sağlık bu güzel inceleme için... Sevgilerimle...
2 önceki yanıtı göster
Samet Ö. okurunun profil resmi
Nietzsche'nin öldürdüğü Tanrıya dair yorum bana Dücane Cündioğlu'nu hatırlattı, belki bu fikri o da ortaya atmıştır net hatırlamıyorum. Nietzsche'nin öldürdüğü Tanrı'ya sizinki de dahil oluyor hocam, kaçınılmaz olarak. Çünkü gerçek İslam dininin öğütlediği çeşitli ahlaki ilkeleri Nietzsche köle ahlakı olarak nitelendiriyor. Özellikle fakirliği bir erdem olarak ortaya koyan kısmı vurgulamak isterim örnek olarak. Bildiğiniz gibi İslam ilk köleler arasında yayıldı, buradan da bu konuya açıklık getirecek sosyolojik bir islam tarihi ve yayılımı çıkarsaması yapabilirim ama iki-üç cilt kitap yazılacak konuyu burada açma gafletine düşmeyeyim tabii. :) Ayrıca gerçek islam konusuna girersek üslubum pek yumuşak olmuyor anti-teist yaklaşımımdan dolayı, sessiz kalsam daha iyi. Değerli yorumun için teşekkür ederim Necip hocam, senden olumlu bir dönüt almak ayrıca mutlu etti. Saygılarımla.
4 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Hᥱsᥒᥲ Hypatia okurunun profil resmi
Nietzsche dedin mi akan sular durur! Eline sağlık, çok verimli bir inceleme olmuş. İnsanlar kitabı korkmadan okuyabilir.
Samet Ö. okurunun profil resmi
Beğendiğinize sevindim öğretmen hanım. Derinine okuma yapmalı, yüzeyden okunursa Moby Dick örneğinde olduğu gibi sadece balina ile bir adamın kavgası anlaşılır. :)
1 sonraki yanıtı göster
Kaan okurunun profil resmi
Çok güzel ve faydalı bir inceleme olmuş. Ben Nietzsche'nin bu en önemli eserini,diğer kitaplarini okudukça daha iyi anlamaya başladım ve cok yüzeysel okudugumu fark ettim. Bu nedenle daha sonra tekrar okuyacağım. Nietzsche'nin iki yüzünü anlatırken aklıma Herakleitos’un yukarı ve aşağı giden evren ve bunların üstündeki ateş anlayışı geldi. Nietzsche, bırakın Yahudi soykirimina teşvik oluşturmayı bilakis kendisi kitaplarından da anlaşılıyor ki Yahudileri birçok açıdan takdir ediyor. Kardeşinin yaptıklarını bilmiyordum. Nietzsche'ye dair en trajik olan ise aslında hayata bağlı, hayatı acı ve nesesiyle kabul edip yaşama sımsıkı sarılmayı ve üst insan ve üst kültür için çabalamayi teşvik eden filozofun hayatının son zamanlarında akıl sağlığını yitirerek ölmesidir.
Samet Ö. okurunun profil resmi
Kolay kolay anlaşılacak bir eser değil kesinlikle, ben de yüzeyin altına inmeye çabalıyorum sembolik anlamları üzerine. Son kısımda bahsettiğiniz yaşam felsefesini tamı tamına uyguladığı için ayrıca gözümde değerlidir. Migren ağrılarından dolayı günlerce kafasına çivi çakılıyorcasına acı çektiği olmasına rağmen intiharı hiç düşünmedi. O ileride onu anlayacak birkaç kişi için eserlerini tamamlamanın derdindeydi. Teşekkür ederim değerli yorumunuz için, faydalı olabildiğine sevindim. :)
Gökhan okurunun profil resmi
İnceleme için teşekkürler hocam. Ellerinize sağlık :)
Samet Ö. okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim hocam. Yanımdan ayırmadığım birkaç başyapıttan biridir, daha üzerine söylenecek çok söz var tabii. Uzun tutmamaya çalıştım. :)
Ayşe* okurunun profil resmi
İbrahim
İbrahim
iboo bak sen seversin :} ağzına sağlık Samet :)
Eminkolnikov okurunun profil resmi
Elinize sağlık hocam. Baştan sona, aşağıdan yukarı tekrar ve tekrar okunacak türden bir yorum olmuş. Eklemeler, kulak çınlatmalar ve sonunda da ufak bir gamze ile özgün bir kapanış olmuş.
Samet Ö. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim iltifatların için hocam. Giriş ve son kısımlarını özellikle çok sevdiğim için vurgulamak istedim. Seninle Nietzsche aracılığıyla tanışmamızın da ayrı bir değeri var gözümde, güzel incelemeydi tekrardan. :)
Tauman okurunun profil resmi
Güzel. Fakat Nietzche ateşi bir anda bulmuş ve bilgisini pişirmiş değildir. Bu açıdan öncül zamanlarında ardıl yargılarıyla uyuşmayan bir sertlik, acımasızlık ve üstinsan vurgusu bariz diye biliyorum. Ancak işkence gören bir atın boynuna sarılarak ağlamıştır ömrünün son günlerinde ve hastalığından hemen önce. Kız kardeş olayını bilmiyordum ben de, tabi kısmen onla ilgili belki.
Samet Ö. okurunun profil resmi
Her filozof ya da her fikir adamı böyle değil midir nihayetinde? Bugün Freud'u kronolojik okuduğumda eksikliklerini/fazlalıklarını görebiliyorum. Nietzsche'de bu üstinsan vurgusu hep vardı, onun önceden beri tasarladığı pişirdiği bir fikir, yazıya geçirmek içinse uzun bir süre bekledi. Acımasızlık ve sertlik dozuysa belli bir kronoloji izlemedi, yani Nietzsche kesinlikle sonradan kuyruğunu kıstırmadı, kendi ilk dönemleriyle çelişmedi. Son dönemlerine yani 1888'e bakarsak Antichrist(Deccal), Ahlakın soykütüğü üzerine ve Wagner'e yönelik yazdığı eserler en sert ve acımasız eserleridir. Bütün yargıları parçaladı; hristiyanlığa lanet etti, ahlak anlayışımızı ve Wagner'i ise bir nevi sopaladı. İşkence gören at meselesi ayrı ve derin bir inceleme konusu, çeşitli varsayımlar var bu konuda, ben yalnızca tıbbi kısmına vakıfım. Teşekkür ederim yorumunuz için.
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.