Yahu bu Güney Amerikalılar amma meraklı böyle gizemli öykülere. Borges'in 30 kitaplık Babil Kitaplığı serisinin bir parçası olan bu kitap da, Jack London'ın 5 öyküsüyle arz-ı endam ediyor ve Jack London'ın öyküde de ne kadar iyi olduğunu gösteriyor. "Mapuhi'nin Evi" öyküsü, alışılageldik London tarzıyla, deniz ve denize dair detayları, atmosferi iliklerimize kadar işletecek düzeyde aktarıyor. Fırtınanın içinde kalmışçasına ürperiyorsunuz. "Hayatın Kanunu"nda ise, daha evvelden okuduğum ve bu tarz yaşayan topluluklarda, yaşlıların kaderi olan bir olayın hazin aktarımına şahit oldum. Bu arada, değinmeden geçmeyeyim, hikayelerin bazılarındaki karakter ve yer isimleri, akılda kalıcılık veya telaffuz bakımından zorlayıcı olabilir. "Yüz Karası" öyküsünde ise, Subienkow'un zekice oyununu hayretler içerisinde okuyacaksınız. Kitaba da adını veren, "Midas'ın Müritleri" öyküsünde, bu ada sahip örgütün yaptıklarını sorgulayıp, onları yadırgayacak mısınız yoksa onlara hak mı vereceksiniz bilmem ama son öykü olan "Gölge ve Parıltı"da, zekayla harmanlanmış bir çekişmenin hikayesini okuyacak, Lloyd ve Paul'e hayran kalacaksınız.