Gönderi

Ama anlamlı olan sadece yaratıcılık ya da zevk değildir. Eğer yaşamda gerçekten bir anlam varsa, acıda da bir anlam olmalıdır. Acı da yaşamın kader ve ölüm kadar silinmez bir parçasıdır. Acı ve ölüm olmaksızın, insan yaşamı tamamlanmış olmaz. Bir insanın kendi kaderini ve içerdiği olanca acıyı kabul ediş yolu, kendi davasını seçiş yolu, ona, en ağır koşullar altında bile, yaşamına daha derin bir anlam katma fırsatı verir. Yaşam, yiğitçe, onurlu ve özgecil olabilir. Ya da bu şiddetli kendini koruma kavgasında kişi, kendi insan onurunu unutup bir hayvan düzeyine inebilir. Burada, insanın, zor bir durumun sunduğu ahlâki değerlere ulaşma fırsatlarından yararlanma ya da vazgeçme arasındaki seçimi yatmaktadır. Bu da, o insanın acılarına değip değmediğini belirler. Bu varsayımların, dünyalık ve gerçek yaşamdan çok uzak olduğunu. Ancak az sayıda insanın böylesine yüksek ahlâki standartlara ulaşma yetisine sahip olduğu doğrudur. Onca tutukludan sadece birkaçı içsel özgürlüklerim tamamen koruyabilmiş acılarının sağladığı değerlere ulaşabilmiştir, ama bu türden bir örnek bile, insanın içsel gücünün, onu dışsal kaderinin üstüne çıkarabileceğini kanıtlamaya yeterlidir. Bu insanlar sadece toplama kamplarında görülmez. İnsan, kendi acılan yoluyla bir şeye ulaşma şansıyla birlikte, her yerde kaderle karşı karşıyadır
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.