Gönderi

"İki gencin gözlerinin önündeki manzara gerçekten de ölümün zarafetini barındırıyordu. Irmak havzasındaki her bir taşın gölgesinde bunu hissetmek mümkündü. Böylece genç kuzenler kanatlarını birbirine yaslayıp kalp atışlarına kulak verdiler. O sesler bir başkasının göğsünden yükselmiyormuş gibi aynı tonda ve aynı ritimdeydi. Sanki ikisinin arasında yeryüzünde kalan tek canlının nabzı atıyormuş gibiydi. O sırada iki gencin akıllarından geçenler de aynıydı ama son âna kadar dile getirmedikleri için birbirlerinin ne düşündüğünü anlayamadılar. Sugio aklından şöyle geçiriyordu: ''Bu kızın kesinlikle kanatları var. Havalanıp uçmak üzere. Bunu rahatlıkla anlayabiliyorum.'' Yoko ise, ''Bu oğlanın kesinlikle kanatları var. Az önce öylesine arkasına dönüp baktığında gözlerindeki ifade, arkasından yaklaşan birini arıyormuş gibi değildi. İlkokul öğrencilerinin sık sık dönüp sırt çantalarına bakmaları gibi bakışları görmeye alıştığı kanatlarına gidivermiş gibiydi. Bu da benim gözümden kaçmadı.'' diyordu içinden. Bu düşünceler biraz hüzün biraz da sevinç veriyordu. Şöyle ki; âşktan kaynaklanan güçle, gördükleri manzaranın herhangi bir yerine, isterlerse ırmağın karşı kıyısına, her an birlikte uçabileceklerini düşünmek, kanatlı olduklarını hayal etmekten daha gerçekçiydi ama bir yandan da karşılıklı olarak birbirlerinin kanatlı olduğunu düşündüklerinden, kendisini orada bir başına bırakarak uçup giden sevgilinin ardında bırakacağı hüzün de akıllarından geçiveriyordu. Bir gün gelip de sevdiği insanın yanından uçup gideceği kesinmiş gibiydi."
Sayfa 85 - Can Yayınları, 3. Baskı, Ekim 2015, İstanbul, Çevirmen: Hüseyin Can Erkin, ''Kanatlar'' adlı öyküdenKitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.