Beat Kuşağına Kısa Bir Bakış
Gerçekten çok çalışıyordum
Dünyaya neler yapabileceğimi göstermek için
Ah, sanırım hiçbir zaman
Böyle olacağını hayal etmedim
Bazı resimleri döndürür dünya
Gülmek nasıl hoşuma gider güldüğünde kalabalık da
Ağzına kadar dolu bir tiyatroda
Sevgi sel gibi aktığında
Ancak bebeğim
Kalabalıklar evlerine dağıldığında
Ve geri dönüp de yalnızlığıma baktığımda
İnanamıyorum
Seni feda etmek zorunda kaldığıma
I was working real hard
To show the world what I could do
Oh I guess I never dreamed
I'd have to
World spins some photographs
How I love to laugh when the crowd laughs
While love slips through
A theatre that is full
But oh baby
When the crowd goes home
And I turn in and I realize I'm alone
I can't believe
I had to sacrifice you
* Patti Smith`in Janis Joplin için yazdığı şiir - Lullaby ( I was working real hard)
Çoluk Çocuk özgürlüğün, sanatın, delilik ve rock’n roll’un hikayesi. Sizi beat kuşağının romantizm, yaratıcılık, acı, intihar, şiir, seks, uyuşturucu, müzik ve yalnızlıkla dolu tapınaklarına götüren bir hac yolculuğu. Esas kız, çirkin azize, sıska şair, yazar, şarkıcı, punk rock ikonu Patti Smith ile asıl oğlan yakışıklı, kaçık, saf, deli, dahi, çılgın, cesur fotoğrafçı Robert Michael Mapplethorpe’un birlikte yarattıkları aşk ve dostluğun resmi.
Patti Smith’in Newyork’a gelmesi, Robert Mapplethorpe’la karşılaşması, her ikisinin de yıllar sonraki konumlarına ulaşmalarını sağlayan “tanrısal” bir buluşma. Beat kuşağının öncü isimlerinden William Burrough’un dediği gibi:
“Büyülü bir evrende, tesadüfler ve kazayla olan olaylar yoktur. Hiçbir şey insanın isteği ya da iradesi dışında gerçekleşmez. Bilim dogması, iradenin dışsal güçleri etkileyemeyeceğidir ve bence bu düpedüz saçmalıktır. Bu düşünce, kilise kavramı kadar kötüdür. Benim bakış açım, bilimin savunduğunun tam aksidir. Bence, eğer sokakta birine rastlamışsanız, bu tesadüf olamaz. İlkel insanlar arasında bir söz vardır: eğer birini yılan sokarsa, bu bir kaza değildir, o kişi öldürülmüştür. Ben buna inanıyorum.”
Burrough’un savunduğu büyülü karşılaşmalar, Patti Smith’in hayatına renk veren dönemeçleri oluşturuyor. Şimdiki yerine ulaşmak hiç de kolay olmamış. Çok parasız kalmış, banklarda yatmış, işe kabul edilmemiş, tuvaletini kaplara yapmış. Ünlü şiirlerinden “Piss Factory”, o dönemde çalıştığı bebek bezi üreten bir fabrikaya ait anılarını yazdığı bir şiir.
Bu Patti Smith’in okuduğum ikinci kitabı. M Treni’ni okuduğumda şunları karalamıştım bir yerlere:
“İnsan ya hiç gezmediyse, hiç okumadıysa, yine de yazabilir mi? M Treni’ni okuyorum. Hiç okumadığım kitaplar ve hiç gitmediğim yerlere ait anılar. Yazılar, yazılar içine geçiyor, ben M Treninden bahsediyorum, Patti Smith Zemberek Kuşu’nun Güncesi’nden.”
Bana, şiiri, melankolik bir ruhu, kahve kokusunu, tozlu kitap sayfalarını, siyah-beyazı çağrıştırmıştı. Edebi olarak içine çekmese de, kitabı sevdim.
İşte Çoluk Çocuk, M Treni’ndeki Patti Smith’i yolculuğun en başından anlatıyor. Yalın bir hayat hikayesi. Beat kuşağına ilgisi olanların keyifle okuyacağı, Robert Mapplethorpe’u tanıyacakları, içinde Chelsea oteli, Jimi Hendrix’i, Janis Joplin’i, Jim Morrison’u, Andy Warhol’u bulacakları bir kitap. Olumsuz eleştirileri bir yana bırakarak, tarafsız okumanızı tavsiye ederim.
arkabahcem.me/2019/01/coluk-c...
Çoluk Çocuk Patti Smith