Gönderi

137 syf.
7/10 puan verdi
MÜPHEM
Uzun zamandır Sabahattin Ali'den bir şeyler okumamanın hevesiyle, bu öykü kitabını aldım elime. 3 bölüme ayrılan kitapta 16 öykü yer alıyor. Yazar kitabın başına kitabın nahifliğini belirten bir not düşmüş ki, bu dahi insanın yanaklarına hoş bir pembelik bırakıyor. Şiir ve hikayelerinde utanacağı kadar kötüleri olduğunu, iyi ve kötüyü ayırma külfetini biz okuyuculara bıraktığını, bir kere okuyucu önüne serdiği taraflarını örtbas etme hakkının olmadığını içeren, gerçekten çok latif bir sözöncesi. 6 hikayeyi gerçekten beğenmedim. Yazarı haklıydı. Hani sonuna geldiğinizde neydi şimdi bu diyeceğiniz türde, saçma bir sonla bağlanan, okura göz devirten hikayeler. Kalem senin elinde, neden böyle bağladın daha doğrusu bağlayamadın dediğim ve vaktimin boşa gittiğini düşündürten 6 hikaye, kitapta ciddi bir kusur olarak karşımıza çıkıyor. 9 hikayeyi beğendim ama hani vurulduğum bir hikaye olduğunu sanırım Değirmen hariç söyleyemem. Hikayeler anlatılışları ile hoştular ama o kadar. 1 tanesini de beğenmemeye yakın ama hakkını da yiyemeyeceğim bir düşünceyle okudum. Tarafsız kaldım. Bu da aslında 10/6 puan demek. Ama o da gözüme çok düşük geldi. Dedim 6 mı 7 mi, hadi 7 olsun. İlk önce onun tasvir yeteneğinden bahsetmek istiyorum ki, bence 10/10'dur bu noktada. Birçok yazar vardır ki sadece tasvir edişini ayıla bayıla okuruz. Sanki demi tam tadında, sıcak bir soba yanında kestane yerkenki keyifle bir çayı içmek gibidir. Herkesin diğerinden özge, kendine özgü bir tarzı vardır. Bu yüzden en iyisi şu kişidir diyemeyeceğimiz bir şeydir tasvir yeteneği. Bana göre tadında bırakılması gereken, ara ara serpiştirildiğinde insanın içini gıcıklayan, tatlı bir heyecana sebep olan bu özelliği, Sabahattin Ali işte tam tadında kullanarak, suyunu çıkarıp posayı elimize vermeden kullanır. Hasan Ali Toptaş işte bu yüzden edebi yeteneğini çok takdir etmeme rağmen, bir yerden sonra bayıltan bir kalem olarak gelir bana. Hiç onu sevenler bana efelenmesin. Zorla değil ya kardeşim. Muhabbet duymamak başka bir şey, hak yemek başka. Sanırım bütün hikayelerde altı çizilecek en az bir satır, okuyanın gözünden gönlünden kaçmayacaktır. Çünkü öyle bir yerden yakalıyor ki buna sanat diyoruz. Bu yüzden ben şiir okumayı çok seviyorum. Görmek istediğim sanat çünkü. Bu benim klişe tabirle midemde kelebekler uçuşturan bir şey. Hatta çok sevdiğim satırlara göz gezdirirken midemden havalanan kelebekler, göğsümün göğünde kanatlarını şu an tekrar çırpar oldular. Sonra hikayenin sonuna düştüğüm notları görünce kelebeğin ömrü bir gündür gerçeği ile soluverdim tabi, bu da ayrı. Hakikaten bu öyküler, onun ilerde iyi bir yazar olacağının habercisi olan acemi öyküler. Bu yüzden tekrar baştaki nota dönecek olursak, kendisinin farkında oluşunu takdir edip, kibarlığından kaynaklı çok eleştiremiyorum. Fakat mükemmel bir kitap okumak için yanlış bir seçim, Sabahattin Ali severler için fena sayılmaz bir seçim olacağı notunu düşmek lazım. O dönemde Anadolu'daki kötülüğü, insanların bencilliği, duyarsızlığı, elinde yetki olanın o yetkiyle kime neyi mâl edeceği, gerçekten derinden hissettirilerek yazılmış. Kitapta sonu iyi biten bir hikaye yoktu. Bütün hikayeler hazin bir sonla bitmiş ya da yarım kalmış ve bazen de havada kalmış. Bu yüzden de hiç mi iyi bir şey olmaz kardeşim! diyerek okumuş olabilirim, bir parça karardım. Şimdi merak ettiğim 2 şey var. Herkesin beğenip beğenmemesi elbette kendi tasarrufunda ama bu sitede insanların puanlamaya yaklaşımları, hakikaten beni benden alıyor. Bu kitaba 10/10 verenlerle 10/1 verenlerin gerçekten neyi amaçladıklarını bilmiyorum. Kusur ya da kusursuzluk anlayışınız nedir? Bu kadar hor kullanmayın şu seçeneği lütfen. Ne mükemmel bir kitap ne kaldırıp atılacak kadar kötü bir kitap. Orta karar, eşlik eder size. Tercih edeceklere, en azından altını çizecekleri satırlardan emin bir şekilde, keyifli okumalar dilerim. (Ama mükemmeli düşlemeyin, yanılırsınız, yanıltırlar.)
Değirmen
DeğirmenSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202145.1k okunma
··
574 views
İclâl okurunun profil resmi
Ben şuan bu kitabı sesli kitap olarak okuyorum pardon dinliyorum :)) Dinlediğim ilk sesli kitap oluyor kendisi :) Değişik bir tecrübe, iyi yanları da var kötü yanları da... Yarısını geçtim sanırım. Ve sana hak veriyorum ilk başlarda dinlediğim güzel hikayeler vardı. Özellikle kitaba adını veren Değirmen ve adını unuttuğum bir kaçı... Fakat bir yerden sonra ya hu ne oldu şimdi diyor insan. Ama öyle bile dese üslubuna kurduğu cümlelere dikkat veriyorsun hikayeden çok. Çok naif, çok güzel cümleleri var bence Sabahattin Ali'nin... Gerçi kitap sesli olunca uzun cümlelerde kafa başka yere de gidebiliyor o ayrı konu... Neyse çok uzattım bence çok yerinde ve güzel bir inceleme olmuş Kübra (Hasan Ali konusuna hiç girmiyorum ben kendisini bir hayli severim çünkü) Eline sağlık :)
K. okurunun profil resmi
Ben de birkaç sesli kitap dinlemiştim, fena olmuyor. Hüseyin Rahmi Gürpınar falan hoşuma gitmişti. Ama uzun cümleli olunca dediğin gibi hoş olmayabilir. Teşekkür ederim. :)
Rahime okurunun profil resmi
Eline sağlık Kübra, yine samimi bir inceleme sunmuşsun bizlere. Şu puanlamayla alakalı ben de bir kaç şey söylemek istiyorum çünkü senin de söylediğin gibi hakikaten hor kullanılıyor. Elbette beğenip beğenmeme kişilerin kendi tasarrufunda ama neleri kıstas aldıkları, ne kadar objektif oldukları çok su götürecek bir konu. Bu yüzden acaba puanlama kalkmalı mı diye düşünmeden de edemiyorum. Daha yeni bitirdiğim Gülüşün ve Unutuşun Kitabı puan ortalaması 7 küsurlarda. Belki düşük bir puan değil ama öyle bir kitap ve yazar için gerçekten vasat bir puan. Kesinlikle daha fazlasını hak ediyor. Demem o ki objektiflikten uzak, kişilerin kendilerince kurduğu subjektif bir sisteme göre yapılıyor bu puanlamalar. Görüşüyle ters düşen bir şeyi savunmuşsa yazar, çat diye yapıştırıveriyorlar 1'i. Üzücü bir durum. Düzelmesi umuduyla...
K. okurunun profil resmi
Eksi puan yine o kadar abartılı sayılarda değil, çünkü sayıca az oluyor. 7 de o kadar düşük değil ama 10 puan ile kıyasladığımız için belki, bizi özellikle sevdiğimiz kitaplarda üzüyor. Bence beklentiyi yükselten puanlamada var asıl sıkıntı. Her şeye 10 puanı yapıştıran insanlar var. İdeolojik bir kayırma ya da bahsettiğin gibi benimsenmeyecek bir fikir dolayısıyla düşük verme de olabilir. Genelde hakkaniyetli davranıyorum. Külliyen sevmediğim bir kitaba düşük puan veririm. Ama aşırı uçları da rastgele kullanmamak gerek. En son bu okuduğuma 275 kişi 10 puan vermiş. Bak 9 versin anlarım ama 10 artık mükemmel demek. Nedir yani. İnsanların beğenilerini bir sınıra dökemeyeceğimiz için benim tepki rastgele verilen, dayanaksız 1'lere ve 10'lara. Kalan puanları okur zevk ve kültürüne göre kendisi bilir elbette. Puanlama şu aşamada çok fonksiyonel olmasa da, tanıdığımız bildiğimiz okurların puanlarını referans alma açısından işe yarıyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.