Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

286 syf.
·
Puan vermedi
ateşten kale
Kelimelerin oluşturduğu bir dünya da yaşamıyoruz elbette; ama kelimeler nesneyi duygu ve düşüncemizi ifade etmenin en önemli araçlarından biri. Kendimizi pek çok yol ile ifade etme şansına sahibiz; resim, heykel, müzik. Ve dikkat ettiysek bunların herbiri bir sanat dalı. Bu şekilde hem dünyayı anlıyor hem de kendimizi ifade ediyoruz. Kelimelerden bağımsız kurulan örgüyü ifade etmenin yolu da kelimeler yine. Kurgusal dünyanın baş rolünde onlar var. Aktarmak için olan biteni. Rönesans hareketinin başlangıcı kağıt olarak kabul ediliyor tarihsel süreç içinde. Aktarmak işte her şeyi onu bana beni sana. Bir hareketin başlamasının sebebi hükmün son sığınağı. Bir birikim sonucu oluşan rönesans bile kelimeler olmadan olmamış. Kelime işçileri ise bu noktada devreye giriyor işte. Yazarlar zekalarını ve bilgi birikimini aktarıyor her satırında kitapların. Bir zarif çizgide gezenler de var bir kalın jargonu seçenlerde: “Annem babam öldüğünde henüz ufaktım. Kuş bilimciydi ikisi de. Çok uğraştım Onları hayal etmeye; o kadar ki, Zihnimde yüzlerce anne baba var şimdi. Ne yazık ki onlar silinip gidiyor Erdemler’iyle birlikte. Ama tesadüfen duyduğum okuduğum kelimeler içinde. Hep babamı çağrıştırıyor “kalp yetmezliği” “Pankreas kanseri” ise annemi. “ Seçilen her bir nesne ve objenin bir sebebi varken yazılan bir eserin ise bunlardan yani seçimlerden oluşan bir kalesi var. Okuyucular ise çoğu zaman açık bırakılmış kapıdan girip keşfeder kaleyi. Kale bile olsa izin verir içini keşfetmemize. Keşfettiğimiz şey ise kelimelerdeki örülü kurgu yanında yazarın bizzat kendisidir. Bazen yaşadıklarını buluruz, bazen hayal gücünü, bazen akan bilişsel dünyasını. Ama buluruz yine de bir kalıntı yazardan ve dünyasından. Eser ise kendi yolunu bulur bir şekilde. Ee kolay değildir bir kale olmak. Bazen taş duvar için aldığın taşı yontman gerekir basende harcı fazla katman. Yani şekil değiştirmen gerekir. Şeklini değiştirmen gerekir kalenin duvarlarını yaparken. “Böyle yürekler, böyle beyinler kişiyle başyapıt arasındaki gönül bağının ne kadar kahredici olabildiğini kavrayamıyor; hele gözlemcinin, bu duruma bizzat vesile olan kişinin hayran olduğu şey kumaşın ters yüzüyse; kendi geçmişi orada, günahsız yazarın kaderiyle sarmaş dolaş olmuşsa.” Yazar, yazarlardan oluşmuş bir kurgu yaratırken size açık kapı bırakmamış işin doğrusu. Üç tane yazarı kullanırken bu yazarların birbirine değen hayatlarını ve değmeyen yönlerini yazmış. Kelimelerle ve fonetiği ile oynamış. Kelimelerin şeklini şemalini değiştirmiş. Göndermeler yaparken bile kendini koymuş ortaya bilgi birikimini gözlemlerini sanata bakış açısını ve sanat eserlerinin ondaki çağrışımlarını kullanmış. O kadar çok eser ve kitaba gönderme içeriyor ki kitap ister istemez açıp bakıyorsunuz o eserlere. Kelimelerle yazdığı bu dünyayı kolajlamış aslında büyük üstat. Düşünün şu yamalı bohçayı ya da battaniyeyi. Yazar bir yapıştırma tekniği ile size sunuyor kurguyu. Kolay olmayan yolla. Orijinal dili ile okununca eminim başka şeyler ifade edecek bu eser. Çünkü kelime oyunları ve uyaklar kullanmış yazar. Uydurduğu kelimeler seçtiği yazarlar bile bu kurguya hizmet için var. Üç yazar kahramanı elbette hayal ürünü ve inanın şehirler ülkeler de hayal ürünü. Yazarın oluşturduğu o kalenin sokakları pencereleri ve hepsi de bir amaç için uydurulmuş. Bir amacı olmayan kelime yok. Bu noktada tartışma başlıyor işte, giremediğimiz kalenin içini görmek için herkesin kendi yaptığı bir kapı var. Duvarında delik oluşturup girdiği bir gedik. Ve öyle keşfediyorsunuz eseri. Ortaya da bir dolu tartışma çıkıyor. Çünkü herkesin gördüğü manzara o kadar farklı ki. Yazarın dehlizine hoş geldiniz. Artık yolu bulmak size kalmış. Keyifli okumalar!
Solgun Ateş
Solgun AteşVladimir Nabokov · İletişim Yayınevi · 2021201 okunma
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.