Gönderi

533 syf.
·
Not rated
Kinyas ve Kayra.. Bu kitap hakkında söyleyecek o kadar çok şeyim var ki! Ama biraz endişeliyim her şeyi toparlayıp söyleyebilecek miyim diye. Muhtemelen buraya sığmayacak ve yoruma devam edeceğim. Öncelikle eseri okumayı düşünüyorsanız, alın okuyun ve yazıyı okumayı burada bitirin çünkü ağzımdan çıkacak hiçbir spoilera engel olamayabilirim. Hadi gidin ve alın okuyun sonra devam edersiniz. hadi hadi. Geriye sadece bu çamura düşen bataklıktakiler olarak kaldıysak devam edebilirim. Hakan Günday bunu neden yaptın? Neden yani? Neden? Nedeen? nedeeen? Ama teşekkür ederim, iyi ki yaptın. Seni gördüğüm yerde, gözüne öyle bakacağım ki, tek kelime etmeden seni sevdiğimi ve hayran olduğumu anlayacaksın. Söz. Öncelikle ben bu kitabı, üniversite 1.nci sınıftayken, okulun kütüphanesinden aldım. Normalde kitapları kütüphaneden almaktan hoşlanmıyorum, iade etmeyi sevmiyorum çünkü. Ama bunu sevip sevemeyeceğimi bilmiyordum, okumayı denedikten sonra belki alırım dedim. Ve.. ilk 80 sayfa falan okumuş olmam gerek.. aşık oldum. Aldığım gibi kitabı geri verdim. Sonra, güncel kitapların fiyatlarının klasiklerden daha fazla olması nedeniyle, klasiklere eğildim ve bunu hep erteledim. Sonunda 3 yıl geçtikten sonra, ben üniversiteyi neredeyse bitirecekken, neyi bekliyorum diyip aldım. Sonuçta ölebilirdim. Aldığıma zerre pişman değilim. O kadar güzeldi ki, o kadar özeldi ki. Arada bir hikayenin arasına o kadar çok girip yorum yazmışım ki, kitapla sevişmiş, kitapla boğuşmuş yıpratmışım hep. Kitap bitince kitabı duvarlara vurarak, NEDEEEN diye bağırmak istedim ama sakinleşmek zorunda kaldım sonra. Ama gerçekten neden? Kinyas bize bunu neden yaptın? Kinyas terk edince kitabı, gecenin 4. buçuk sıraları olması gerek, ağladım. Boncuk boncuk ağladım, çünkü Kinyas’ı Kayra’dan daha çok sevmiştim. Adı bile, kendi gibi çekiciydi. Kin.Yas. Sonra Tolga olduğunu öğrendik gerçi. Tolga’dan tiksindim. Kinyas’a aşık oldum. Tolga’yı öldürmek, Kinyas gittiği için bir ay depresyondan çıkmamak istedim. Neyse dağıtıyorum yine, konudan konuya atlayacağımı biliyordum. Aşırı düzensiz olacak bu post. Uyudum sonra ben ertesi gün ‘’Acaba Kayra’nın Yolu var da, Kinyas’ın Yolu var mı?’’ diye düşünüp sayfaları hareketlendirdim ve, işte ödül! Vardı. Kinyas terk etmemişti, bizi yarım bırakmamıştı, onu hala bilebilir, hala öğrenebilirdik! Çok mutlu oldum gitmediğine. Ama, keşke gitseydi. Keşke Kayra’nın Yolu’nda bitseydi kitap. Zihinlerimizde yaşasaydı Kin ve Yas. Biz uydururduk ona daha güzel sonlar, böyle piçe dönüştürmezdik onu. (Burada yazara taşlama yapılmamıştır, ciddiyim, ironi de yoktur. Yazarın önünde saygıyla eğililir.) Kitaplar kutsalım olmasaydı, hiç acımaz Kinyas’ın Yolu yazan yerden itibaren yırtar, öyle bilirdim bu kitabı. Ama yaprağını bükemiyorum, hele bu kadar sevdiğim bir kitaba, maalesef ki yapamam. Kinyas mı Tolga mı demeliyim bilmiyorum ama ben ikisini aynı kişi olarak görmüyorum, Tolga, ihanet etti. Gerçekten Kayra’nın dediği gibi, ‘’Orospu çocuğu kan kardeşim Kinyas gitti.’’ Tolga’dır o Tolga. Kinyas olsaydı, dururdu zaten eli belindeki silahta, gözü nefretle delerken baktığı her yeri. Ekşi Sözlük yorumunda okudum, Kayra, Nihilizm’i, Kinyas, Varoluşçuluğu temsil ediyormuş. Baştan beri Kinyas bunların sinyalini verseydi nefret etmezdik biz de sondan. Ama Kinyas’ın gözü daha karaydı Kayra’dan. Daha nefret doluydu, üstünde gezindiği mavi gezegene. Daha çok kusuyordu, tiksindikçe varlığından. Cümleleri daha gerçekçiydi, Kayra biraz ergence konuştuğunda, Kinyas daha inandırıcıydı. Ama ne oldu, Kinyas tenis oynayan ev kedisi oldu, Kayra siyahi kadının kolunda ölüme giderken. O ölüm yolunu hazırlarken, Kinyas’ın yaşamaya tutunma mücadelesi nefretle doldurdu içimi. Hakan bey ne amaçladı bilmiyorum ama ben biraz aldatılmış ve terk edilmiş hissettim. Ha bir de, kandırılmış. Kayra’dan nefret ediyordum. Hiç hiç hoşlanmıyordum karakterinden, kadınları dövmesinden, irinli cümlelerinden. Kendini beğenmiş, belli çerçevesi olmayan görüşlerinden. Çok kitabın arasına girip kurşun kalemle küfürler yazıp okumaya devam ettiğim olmuştur. Ama kitabı bitirince, özür diledim kendisinden. Haksızlık etmişim. Hakan Günday bu kitabı benim yaşlarımdayken yazmaya başlamış, 3-4 yıl sürmüş. Benim yaşlarımdayken yazdığı kısımlara tapıp, sonrakilere gözüm kısık agresifce baktım. Acaba 3-5 yıl sonra, ben de mi oraları daha çok sevip, en uygununun o olduğuna karar vereceğim bilmiyorum, çünkü yaşı geç insanlar başlara ergence demiş. Bence öfke, nefret, ve etraftaki karartı gerçek ve ciddi bir şeydir. Kitapta başka yan karakterlerden hiç birini sevmedim. Bir tane çok konuşan vardı adını unuttum, heh, Alp, onu ayrı bi sevmedim mesela. Karşımda olsaydı gözümü ayırmadan bakar, rahatsız edene kadar da kısardım göz kapaklarımı. Susacağı zamanı biri öğretmeliydi çünkü. Bir de hikayeyle ilgili, ailelerinin çok iyi insanlar olmasını sevmedim. Bu kadar kin, kötü bir çocukluktan beslenseydi, daha çok saygı duyardım. Öbür türlü biraz şımarıklık gibi gözüküyor çünkü. Kimse yaradılıştan gelen uğursuz psikolojiye inanmaz. Kitabı 11 günde bitirmişim, bütünleme sınavlarım olduğu halde. İsteseydim 10 günde bitirirdim ama. Kinyas’ın bölümünü ertesi güne, daha temiz bir zihne sakladım. Sonra sıçtı zihnime tabi. Hayal kırıklığı oldun Kinyas. Hele Kayra’yı suçlarken o son iki sayfada.. Elimdeki kurşun kalemi kitaba batırmak istedim salak bir çocuk gibi. Öfkeni bana bulaştırdın. Akıttığın Kinyas’ın kinini, bizim gözlerimize doldurdun. Biraz da iğne batırmadan gidemeyeceğim, yazarın hikayeye dahil olmasından pek hoşlanmadım. Ne alaka şimdi, diye düşünüp durdum. Sonrasında yazılarını ona yollamaları biraz netlik kazandırsa da, o kadar gerekli değildi bence. Olmasaydı hiçbir şey değişmezdi. Bir de ben, Kaybedenler Kulübü filminden nefret ederim. O kadar boş o kadar saçma o kadar ergence bir film daha önce çekilip, bu kadar sevilmemiştir zihni bozuklar tarafından. Hiç sevmem, hiç saygı da duymam. Rezalettir benim için. Bu kitapta da arada bir böyle çok nadiren o hissi hissetsem de, öyle güzel cümleler vardı ki, o histe boğulmadım, hemen atabildim. Bu bir kitap değil, film olsaydı o film gibi hissettireceğine, zerre sevmeyeceğime adım gibi eminim. Ama yazılışı çok güzel, dokunuşu çok güzel. Hakan Günday, kelimelerin çok güzel. İyi ki durmuş asansör, o dördüncü katta. Kendi adıma, teşekkür ederim. Alıntı falan girmeyeceğim, açın bakın her yerde her cümlenin altı çizilmiş. Beni etkileyen, çıplak hissettiren cümleleri ilk defa dizmeyeceğim. Ama şöyle bitiriyorum, ‘’Hiçbir şey yok! Hiçbir şey yok. Hiçbir şey yok...’’
Kinyas ve Kayra
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202227.3k okunma
·
41 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.