Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir mezarlık anım
Belediye Mezarlığında bir yakınımızı defnetmiştik.Defin tamamlanıp ayrılmak üzereyken, boş duran mezara bir cenaze daha geldi. Biz dua ederken yeni gelenin defin işlemi başladı.Tam mezara konacakken geriden bir tabut daha göründü.Onu dördüncüsü ve beşincisi takip etti. Cenazelerin cemaatleri,toprakları,duaları iç içe girdi,birbirine karıştı.Herkes birbirinin cenaze duasına âminlerle katıldı. Ölüm, olanca hızıyla hayatın önüne geçti birden bire. Ölüm gerçeği, hayatın bütün gerçeklerini ve gerekçelerini geride bırakıverdi. İster kabul edin, ister reddedin; ister düşünün, isterseniz aklınıza hiç getirmemeye çalışın,beni tanımak zorundasınız diyordu ölüm, tüm çıplaklığıyla... Acaba dedim, sadece bizim bulunduğumuz mezarlık mı böyle yoksa Adıyaman'da adını dahi bilmediğim diğer mezarlıklar da aynı yoğunlukta mı? Sadece Adıyaman'da günde 200 -250 kişi ölümle tanışıyormuş bazen bu sayı 500 kişiyi buluyormuş.Ölüm üzerine ne kadar hesap yapılır bilmem ama ölüm gerçeğinin bana çok yakın olduğunu anladım. İçimi bir korku sarar gibi oldu.Ama korkunun ecele bir faydası yoktu. Zaten korku, hayatı tanımak için verilmişti, hayattan ve ölümden korkmak için değil... Biraz daha düşüneyim dedim, Ölüm birdir,değişmez.Yani ölüm meleği hayatım boyu bana bir sefer uğrayacak.Onun da zamanı belli.Olayın tesadüfe bırakılacak yanı yok. Hayatı kim vermişse, ölüm anımı da O, tayin etmiş, O, biliyor. Demek ki beni yaratan, yaşatan daha dünyaya gelmeden önce ihtiyacım olan herşeyi hazırlayan ve beni türlü nimetlerle beseleyen kim ise, günüm dolunca sonsuz yaşayacağım âleme alacak olan da O'dur. Sonra şöyle bir sağıma soluma baktım.Gerçek anlamda hiçbir şey benim değil."Benim" dediklerim de kalıcı değil, elimde durmuyor.Zamana hâkim değilim ki elimde kalsın. Öyle fazla uzağa gitmeye gerek yok.Gözüm,kulağım,elim,ayağım,saçım,başım, neyim benim ki... Gerçek olarak benim olsalardı, ne hasta olmalarına izin verirdim ne yaşlanmalarına ne de elimden çıkıp gitmelerine... Biraz olsun rahatlar gibi oldum, çünkü ben "misafir" idim.Misafir olan kimse beraberce getirmediği bir şeye gönlünü bağlamaz. Misafir yolunu düşünmeli,gideceği yere göre hazırlık yapmalı. En sonunda, ne dertlenip duruyorsun? dedim kendi kendime... Mülkü gerçek sahibine teslim et ona bırak, cefasını değil, sefasını çek...
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.