Gönderi

DENİZ KIZI İÇİN ŞİİRLER - AHMET ERHAN
sunu bedenini bir dünya haritası gibi dizlerime serip de, yollar aradım yürümek için içime çekmek için hava, koklamak için çiçek ve bir kadın, yaşamı benimle bölüşecek sevdiğim şeyleri sevecek, bir incir ağacından damlayan süt dolarken memelerine çocuklar doğuracak, kara gözleri dünyaya bıkıp usanmadan sorular soran kendiyle yüzleşmekten çekinmeyen, doğayla ve insanla sonuna dek barışkın... yüzünü ak bir kitap gibi ellerimde açıp da, umutlar aradım yaşama ilişkin uçurumların yamacında kök salacak ağaçlar boğulanlara uzanacak bir kol belki bunun için sevgilim, seninle başlattım bu şiiri. şiir i sen bir deniz kızısın, saçları düşlerimin erimince uzayan yağmurda kıpırtılı, güneşte gümüşsün bir yakamoz ağı, geceyle atılan sen bir deniz kızısın, doğanın yüzgörümlüğü olsun diye bana sunduğu allayıp pulladığı ayışığının yelin, terkisine atıp kapıma koyduğu sen bir deniz kızısın, yaşamla ölümü iki kaşının arasında öpüşür buldum yaşamı seçtiysem sensin nedeni ölümdeki sonsuzluğa seninle erdim... şiir ii sen yollara yürürsen, çiçekler de yürür şaşarım gülüşünün ardından güneş doğmazsa bir çocuk, kapıları kırıp kırlara koşmazsa o ufuk çizgisinin düşüncesiyle özgür bedeni ışık olup da yüzüme akan düş eğninde samanyolu, ülker, çobanyıldızı o uzak kıyıların, mersinlerin kızı deyin ki, şairin yüreğinde açan bir gülmüş... şiir iii günlerce gözlerinin aylasında dağılıp, devindi bütün biçimler kimi bir çocuk sevinci buldum orada kimi de uçsuz bucaksız keder günlerce gözlerinin aylasında dönüp durdum bir gece kelebeği gibi kanına sinmek için, o ipek soluğuna işığına gömüldüm de yaktım kendimi... şiir iv seviyorum, ırmaklar gibi boşanıyor bu sözcükler yüreğimden deniz oluyor da sonra, köpürüp inleyen bütün kıyılarımda saçların uzanıyor seviyorum, hiç solmayan bir çiçeğe dal olmanın sevincini duyar gibi uçsuz bucaksız gökyüzü belki senin kanatlandığın bir mavilikte seviyorum, bu sevdanın seninle bitmeyeceğine inanacak kadar yüreğimi dolamadım ki ben telörgülerle sen gidersen, sana benzeyenler var... şiir v ellerini tutarken kanın sızıyor damarlarıma gözlerinle gözlerim arasında incecik bir köprü kuruluyor ve üstünde iki yürek düşe kalka yürüyor, kirpiklerinin kıvrımlarına düğümlü usuldan bir yağmur başlıyor sonra bir damla düşüyor aramıza ve giderek bir ırmak oluyor da, biz iki ayrı kıyıda bakışıp duruyoruz el sallayarak... şiir vi bedeninin her noktasından söz alıyorum öpmek için, uğurlarken seni ayrılığa boğazımdaki taş güle dönüşüyor öyle görünüyor, dudaklarımın ucunda beni böyle anımsa, böyle düşün istiyorum gülümseyen bir adam, ağlar gibi, sarsak anla ki, yitik bir ülkeyi korumaya benzer bir şairin sevgilisi olmak... şiir vii okyanusun taşması bile bir damlanın günahıdır ki sen bir ırmaktın yaşamımda bütün çelişkilerin barıştığı bir alan aykırı bir düş, bütün karabasanlara bir çiçeği sıkıştırıp dudağımın ucuna tek bir söz söylemeden insanlara seni soruyorum şimdi: o ki, yürek gönderlerine her sabah çektiğim bayraktır ölümden sonra inandığım tek dünya... görmediniz mi? şiir viii seni gülüşü gül olup da açan kız uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis seni, turuncu düş, seni deniz mavisi... eksik kalmış tek sözcüğü uzun bir şiirin bir dalın açmamış o son tomurcuğu yüreğime selamsız sabahsız girdiğin belli, geçerek o dikensiz yolu seni, yaz günleri topraktan tüten buğu o bir anlık, bir solukluk yağmurlardan sonra seni, sevincin yangını, acının külü gittin artık, bu şiirler kaldı bana gittin artık, ardında mavi bir tütsü saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun ey kara sevdalarımın göçmen kuşu diyemem istesem de, seni unuttum... şiir ix gene şiirlere dönmeliyim, dargın ve uzak bir gülüşü parçalayarak içimde yaşamım hep böyle sürüp gidecek karşılıksız soruların bildik seyrinde gene şiirlere dönmeliyim, yenilmiş binlerce kez taşlanmış bir adam olarak şiirde kazanan aşkta yitirirmiş zar tutanlar gülebilirmiş ancak gene şiirlere dönmeliyim, öyle kırgın öyle yalnızım ki, sığmıyorum sözcüklere gene şiirlere, şiirlere sevgilim burgaçlar yaratarak yorgun beynimde... şiir x yazıya dökülmemiş masallar, saza vurulmamış türküler gibisin içimde unutulmaya yakın, bir köşede saklanan uyanılmış düşler gibisin gecenin bir yerinde sabah olunca kopuk kopuk anımsanan yüreğime oyalar işledi sevdan, turuncu, mavi ipekten portakallar, deniz köpükleri, ama bütün turuncular donuk kırmızıya ve bütün maviler mora dönüşüyor şimdi.. şiir xi yardım et bana, çıkayım bu uçurumdan biraz da senin ellerinle kurtulur dünya sen beni seversen çocuklar büyür karşılık bularak bütün sorularına yardım et bana, çok acı çekiyorum bu şiir her sözcüğüyle bir yara bende nasıl ki, yayından fırlayan ok yatağına gerisin geri dönerse sensin, sevgilimsin, beni bilirsin usandım artık dünyayı sorgulamaktan yardım et bana, kendimle barışayım kanıtlar devşirerek taştan, topraktan.. şiir xii şair, sevmedi seni o esmer çiçek bu sevdada konuşacak şimdi ne kaldı? o havva ki, adem’i kaburga kemiğinden bir kez olsun yaratmadı şair, sevmedi seni o esmer çiçek bedeni bir taş gibi gömülse de sularına boğuldu bütün denizlerinde, bunaldı ve birdenbire çekip gitti sonra şair, sevmedi seni o esmer çiçek o aykırı düşlerin senin, soruların gelini yitirdi rengini, yadsıdı anlamını artık hep kendine bakan bir ayna gibi.. şiir xiii burada bitiyor bir sevda, yenisi nerde? başlar; ya da başlar mı bilmem? kendi derinliğiyle dolan bir kuyu mu yüreğim; kendi boşluğuyla yetinen? burada bitiyor bir sevda, ele avuca sığmayan kederle, kimi gülüşler ve bir o kadar da unutulmaya yatkın anılar bırakarak geride; belki de birkaç şiir.. sürüp gidecek yaşamım, kimi yerlerde sanki yeniden okur gibi bir romanı ve gülümser gibi yine aynı şeylere sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı. burada bitiyor bir sevda, kaldım işte yine dağlar, uçurumlar arasında bir başıma. burada bitiyor bir sevda, önsöz gibiydi bir çağrıydı, daha nice yeni sevdaya... şiir xiv onun dolaştığı yollara yağmur yağmasın yıllar sonra bulayım ayak izlerini onun saçlarını yel savurmasın dursun kıvrımları öyle, öptüğüm gibi nasıl unuturum ki gülüşü gül olanı sevgilimdi, ya da ben öyle sanırdım o gitti, elimde bir çiçek dağınıklığı bütün yolların ucunda kalakaldım. deniz, ona çok sevdiğimi söyle bir gün gelir de kıyına böyle durursa sularını kollarım bil, o ak köpüklerinle onu bir de benim için okşa... sonu ben dünyanın yitiği, yaşamın üveyoğluyum acıyım, acıdan da öte bir şeyim belki bir kız sevdim gülüşü düşlere akan benim dışımdaki her yerden gelirdi sesi burgaçlandı birdenbire gözleri- boğuldum...
·
68 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.