Gönderi

143 syf.
·
Not rated
Görkem,  Spiritualizm , Arayış: Seyahat !    /     Teozofi
  Insanlık tarihi her zaman bir tür anlam arayışını dakikasına dakikasına sürdürmemiş olsa dahi, arayışı kesintiye uğradığı zaman bile  bu arayışı  sürmüştür. Böylesi bir anlam arayışının kaynaklandığı noktayı aramasinin nedeni ise: kendisini bilen ve bilinmez arasındaki ilişkiyi sağlamlaştırmak olarak ve  aynı zamanda merakının kökünü bir dala bağlayıp noktasal bir gerçeklik bulma isteği olarak çabada bulmuştur. Bunun için de amaca ihtiyaç duymuştur. Bir tur dayanak noktasına. Aksi takdirde tüm ınsanlık kendi öz iradesiyle toptan intihar edebilirdi veya birbirlerini bitirene kadar sürdürebilirlerdi böylesi çabayı. ( Çaba -anlam -dayanak ! ) Arşimet'in evrende bir dayanak noktası ile her şeyi yerinden oynatma isteği de buradan gelir. Noktasal olan bir gerçekliği yakalama isteği! Somut olanın ötesinin vurgusu idealizmin her daim kullanışlı nesnesi görevini görmüştür. Materyalizm o nedenle daima Platon'un kötü bir taklit dediği ve Kant'ın Fenomen dediği şeye tekabül eder. Tabi ki bunlar arasında farklılıkları göz ardı etmeyerek.     Hakikat arayışı:  doyma / tatminlik,  amaç olarak lanse edilir.  Anlam sürecinde atıf, ivedilikle bir " Öte Büyük'e"  tanrısal olana bağlanır. Bir çeşit  şeylerdeki bilinmezligi görkem olarak görüp düşünsel aracsallikla tanrı fikrine ulaşmak... Bunlar hakikat arayışında tembel ve ivedi arayislardir. Ne var ki metafizik denilen şey, ortaya attığını kanıtlamakla malul olduğunu düşünmez. Boylesi tarihsel bir sorumlulugu yoktur cunku. Olsa olsa tanrısal olana veya spirituel olana karşı kendi öznel yaşantısını öte dünyada sürdürmekle meşgul olur. Tarihin yükünü bu yüzden taşımaz.  Kanıtlarını genel yargılara ve görkeme dayandırarak  sonun korkunçluğuna sırt çevirerek gerçeğe ulaşmak ister. Dolayısıyla  Spiritüalizm onun koltuk degnegidir. Daima bir araçsal mekik olmalıdır. Aksi takdirde kanıtlanması imkansızlaşır. Ve bu da müziğin notalarının uyumunu yakalamaya benzer. Uyum bulununca bunun gerçeklik olduğuna kanaat getirilir. Halbuki bunun adı düpedüz Sofizmdir.     Hiçliğe vurgu dahi, gücünü somut olandan alır. Duyumsal olanın ötesine geçemez insan. En azından bugüne kadar geçemedi. Hisler kokular  gibi duyular aracılığıyla kavrananlar soyut olarak ele alındığında bunu hiclikle karıştırmamak gerekir. O, somut olanın soyut tezahürüdür. Maddenin varlık tarzlarıdır. Kendini acimlandirmasidir. Madde kendisini serimler ve nesneyi- özneyi duyumsamaya çalışır. Çabası bu yöndedir. Idealizm ve spiritüalizm için maalesef bu gerçeklik her daim reddedildi. Metafizik anlayışta,  mevcut olanın  hakikat olduğuna yönelik arayışta daima seyahat arayışına müracat edilip  görkem arandı. Ve o bulununca arşı alayı kavradığını düşündü. Ne var ki bu olsa olsa kötü bir tarihsel yenilgidir.   Kitapta işlenen konu da malesef bunun ötesine geçmemekte. Raci Bey'ın arayışı da basta maddi dünyaya bulanıp kirletilmislikle başlar ve ivedi bir sorgulamadan sonra arş-ı alaya ulaşmakla son bulur. Ki kaldi ki hakikat arayisi tekil bireyle sinirli degildir. Deneyim oznesinin kendisini tanrısal kilmasindan baska bir sey degildir bunun adi. Ote taraftan doga, aradığınızın ne olduğuna göre  malzeme sunar !  Neyi arıyorsanız sonunda onu bulduğunuzu hissedebilirsiniz. Bu, gerçekliğin ya ıdeolojik ya da çokluk yüzüdür.( ya da doğanın cilvesidi) Şeylerin araçsal ve amacsal değerleri de böylelikle karşımıza çıkar.     Althusser, tarihin bir amacının olmadığını söyler. Tarihe ilerleme ve amacsallik atfetmek olsa olsa büyük bir tarihsel yanilgidir. Nietzsche'nin ahlak ve hristiyan dini için yaptığı soykutuksel çekiç darbelerini Althusser tarih alanında gerçekleştirir. Bize tarihin doğanın bir bilinci olduğunu imleyen ve  kanıtlayan somut bir gerçeklik yoktur. Metafiziksel olarak kalmaya yazgilidirlar böylesi doktriner düşünceler. Azîz Agustinus'un tarihin ilerlemesi diye ortaya attığı şeyi bugün çoğu ideoloji ve dinsel görüş paylaşır. Isa'nın dogumundan Eskaton'a doğru bir yürüyüş! ( Ne görkemli bjr aslan yürüyüşüdür  o ) Insan soyunun kendisine amaç yaratarak yasama isteği !    Yeni değerler yaratmak bir amacı varsayar mi diye sorulabilir Nietzche'ye. Veya Althusser'e öznenin rolünün tarih boyunca etkin bir rol oynadığı ve bunu reddetmenin bir son olduğu da söylenebilir. Nitekim bugün geldiğimiz nokta tüm bu ıdealist ve spiritüalist anlayışları silip supurmustur. Kitaba tekrar dönecek olursam;  Kitapta işlenen konu Raci Bey'in arayışının manevî açlıkla duhul olması. Yıllarca felsefe tahsili yapmış avrupayı "görüp, tanımış " bir karakter. Tabi yazarın karakteri anlatırken kendisinin karakterde anlatılması pek muhtemeldir. Çünkü o da arayışın felsefe ile sonlanmayacagini, kalp ve sezginin güçlü olduğunu düşünür. Kitapta Raci karakterinin aydınlanmasının ön ayağını oluşturan derviş, Aynalı Baba denen bir karakterdir. Bu karakter tahmin edileceği üzre, maddi yaşama ayak bağıyla bağlı olan biri değildir. Onun tasavvufu bir tür kayrayi içerir. Kendisi bilge bir kimsedir. Raci'ye yol gösteren ve onun düşsel fantazmasına ulaşması için ara geçiş formu görevi görür. Düşsel fantazma içerisinde imgesel olanın ötesinde bir astral seyahat durumu hakimdir. Raci, toplum için bir delidir. Ancak o bireysel arayış ve kavrayışı ile özel bir kimsedir. Bir tür seçilmiş beşerdir. Varlık ve Hiç'in biraradaligi belirsiz olsa bile tasavvufî yönü kalp gözüdür. Teozofi bir karakter ile karşılaşırız. Felsefi olarak tabanı malesef oldukça yetersizdir. Yazar da felsefe tahsilatı gördüğünden olacak, Platon ve Aristoteles gibi büyük dehaları alaya alır gibi konu eder. Felsefe bir tür bilimmis de bilimselliği işe yaramaz tarzda bir tür benzeşim kurulur.  Halbuki yazarın yaşadığı dönemde avrupada hakim olan düşünce pozitivizmdir ve pozitivizm felsefe ile karıştırılmamalıdır. Felsefeyi bu denli basite indirgeyen doğu anlayişi malesef üretme konusunda zengin bir hazne sunmamaktadir. Yukarıda söylemiş olduğum vargilar, esere yönelik eleştirilerimi imler. Sonuç olarak, farklı bir şey göreceğini düşünen okurlar çok da beklentisini yüksek tutmamalıdır. Ne yazık ki daha zengin bir içerik beklerken, biçimsel bir spiritüalizm ile karşılaşmış oldum. Yine de okumak isteyen eseri okuyabilir.
A'mak-ı Hayal
A'mak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Sis Yayıncılık · 201216.9k okunma
·
72 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.