“Seni ararım; bulursam, ne iyi — bulamazsam da, ne yapayım, bulamamışımdır.”
Böyle dedin bana:-
‘A r a m a k’ — ne söz değil mi?
Hani, bir yerden dönecektim; sana saatini de söylemiştim; gelince senin notunu buldum: “Daha gelmediğini bile bile aradım — öylesine, işte...” diyordun — içim ışıldadı.
İşte tam da buydu ‘arama’nın özü — ‘buluna’mayacağı bilindiği zaman bile, aramak.
— Ve, ‘b u l m a k’ — bu da, ne söz...