Gönderi

Sevgi, Dürüstlük, Kazıklamak Batılıların ne kadar dürüst olduğundan söz ederler. Esnafı, memuru, çiftçisi.. Almanya’ya işçi olarak giden Anadolu çocuklarının Türkiye’ye ilk dönüşlerinde doymaz bilmek bir iştah ve gayretle anlattıkları hikâyelerin büyük bir bölümünü de, oraların ne kadar temiz muntazam ve insanlarının ne kadar dürüst olduğu oluşturur.. Ayakkabınıza bir topuk taktırmak istiyorsanız, bunun bütün tamircilerdeki fiyatı aşağı yukarı aynıdır ve tamirci sizi kazıklamaz, vesaire vesaire… Şimdi bir hikâye de biz anlatalım; bakalım izahını dürüstlükle mi yapacaksınız: -Dışarda çalışmak isteyen bir Türk işçisi Hollanda’da bir çiftlikte iş bulmuş. Büyük bir çiftlikmiş. Her gün ineklerden tonlarca süt sağılır, özel araçlarla bölgedeki peynir, yağ fabrikalarına ve sair imalathanelere sevkedilirmiş. Bizim Türk birkaç ay çalıştıktan sonra şöyle bir hesap yapmış: “Bu adamlar demiş resmen budala, günde 60 ton süt sevkediyoruz. Buna yüzde beş nisbetinde su katsak günde üç tona yakın su eder. Yani her gün iki ton suyu da süt parasına satmış oluruz.” Kafasında bu düşünceyi geliştirdikten sonra çiftliğin müdürüne çıkmış. Teklifini anlatmış. Her gün fazladan kazancın ne olacağını kâğıda dökerek, çiftliğin ne kadar Hollanda florini açıktan kazanacağını anlatmış. Müdür bizimkini ciddi ciddi dinledikten sonra “Peki ama sayın işçi kardeşim” demiş, “Peki ama niçin?”. Evet müşteriye böyle süte su katarak kazıklamak ve açıktan para kazanmak mümkün. “Peki ama niçin?”, diyor Hollandalı müdür. Bu olay da basit bir fıkra değil. Müdür dikkat ederseniz işçiyi ahlaksızlıkla falan suçlamıyor. Sadece böyle bir teklife işlerlik kazandıracak bir işleyiş içersinde olmadığını belli edici bir karşılık veriyor. Bize, müdahale edemeyeceği bir işleyişi, bir düzeni ihsas ettiriyor. Yani bu olayı Hollandalı müdürün veya Batılının dürüstlüğü ile izah etmek çok zor. Fakat buna rağmen onların dürüstlüklerini izah etmeye pek hevesli olanların sarılacakları bir misal. Şimdi Batılı ile ilgili bir örnek daha verilim: 1970’li yılların sonunda, MKE Kurumundan bir yetkili, yanındaki teknik heyetle birlikte Almanya’ya bir elektronik cihaz almak için gitti. Cihazı fabrikasında tetkik ettiler. Fiyatını sordular. 100 bin mark cevabını alınca -giden heyet iyi kötü bu işten anladığı için- “Çok pahalı” diye itiraz ettiler. Batılı yetkili bizimkileri küçümseyerek şöyle dedi: -Biz size metal parçaları değil, teknoloji satıyoruz. (Antiparantez olarak belirtelim, heyetin başkanı, Batılı yetkilinin bu üstten bakan tavrı karşısında ezilip kalmadı, anlaşmanın altına imzayı çakıp parayı bastırmadı, tersine tetkiklerine devam edip azim ve inançla geri döndü ve Orta Doğu Üniversitesinde yıllardır bomboş oturan öğretim görevlileri ile iş birliği yaparak, Almanya’daki modelinden daha elverişli bir cihazı, oradakinin onda bir fiyatına imal ettirdi ve o cihaz daha sonra Makine Kimya’nın fabrikalarından birinde görev yaptı). Görüyorsunuz ki iş kunduruya topuk taktırmaktan, çiftçilik işlerinden, teknolojiye, dış pazarlarla olan ilişkilere doğru gittikçe mahiyet değiştiriyor. Hollandalı çiftlik müdürü ile, ayakkabı tamircisi ve elektronik alet imalatçısı arasında yapı bakımından hiçbir fark yok. Hep aynı adamlar. Sonuncusu gözünü kırpmadan bir takım metal parçalarını teknoloji adı altında yan yana getirdikten sonra, 10 bin marka sattıktan sonra bile rahatlıkla epeyce kâr edeceği bir malı, geri kalmış bir ülkeden gelen birine, gözünün içine baka baka tam on katına satabiliyor. Bütün geri kalmış veya gelişmekte olan ülke yöneticileri batıya giderek ve her zaman “bu ne kadar pahalı, bu kadar olmamalı” da demeden mallara paraları bastırıp geliyorlar. Üstelik yukarda verdiğimiz misaldeki gibi “uyanık”, azimli, iddialı yöneticilerimizin sayısı kim bilir ne kadar az. Daha da önemlisi Batının pazarladığı malı burada kendi imkânlarımızla yapmaya kalkan böyle insanlar bulunsa bile, bu her malda mümkün değil. O elektronik cihaz için böyle bir imkânımız vardı. Ama ya ovalar dolusu pamuğu verdikten sonra ancak birkaç tanesini alabildiğimiz fantomlar ve diğerleri. Batılının övüle övüle bitirilmeyen dürüstlüğünü şüpheyle karşılıyoruz. Sevgi ve dürüstlük ile müdahale kabul etmeyen maddi bir işleyişin yanıltıcı safiyetini birbirine karıştırmamak gerek...
··
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.