Sen özgürlük için gökyüzüne özenirsin
Gözünü buluta, güneşe, kuşa bezersin...
İşte tam o sırada martılar gemilerin peşindedir
Güvercin desen bir avluda, her meydanda
Kuşlar telgrafın tellerinde haber mi bekliyorlar dersin...
Ya leyleğin ömrü lak lakla mı geçiyor?
Tilkidir aslında lafla peynir gemisini yürüten
Kargalar da aç kalmamak için yeryüzünde...
Bir serçe neden iner yere?
Bulutlar su vermediği için mi?
Ya simiti satan, martı da besler mi?
Bir bardağı bir liradır istanbul'da buğdayın
Işıklarında dururken, gönlünden ne koparsa'ya cam sildirmek...
Her yıl leyleği havada görmüş gibidir çocuklar İstanbul'da
Deniz her zaman kuşlara balıkçılardan daha eli açıktır
Sandalında yalnızdır balıkçı, var gücüyle avlanır...
Belki sana göre kötü
Ama bil ki karganın sesi bülbüle hoş gelebilir...
Papağan neden hayvan değil de insan taklidi yapar;
İşte her insan kanat çırpar
Şahinin gözü keskindir süzülerek uçar da
Serçe görmediği için mi çırpınarak uçar...
Sen özgürlük için kuşlara özenirsin
Bilmem şimdi hangisine benzersin
Çok simit ısmarladım martılara
Gemide yoktun...
Telgraf bulamadın diye mi satırlarıma konuyorsun?
Çok su birikintisine bastım
Hiçbir sokağına inmedin İstanbul'un...
Karga neyse ne de, sen bülbül gibi susuyorsun...
Tamam, gözümden süzülüyorsun
Süzülüyorsun da, çok keskin bir bahar kokusu bu
Hangi iklimin rüzgarına mevsim oldun?..
Günler papağan gibi, tekrarlıyorlar birbirini
Serçeler gülerken de çırpınıyor, biliyorsun
Şimdi geliyor musun?
Bir bardağı bir liradır İstanbul'da buğdayın
Ama sen hala meydanda yoksun...