Seviyorum Seni Ekmeği Tuza Banıp Banıp Yer Gibi
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Vera'ya böyle seslenmişti Nazım Vera'da bu kitap ve ölene kadar mezarına giderek onunla konuşurak ödemeye çalışmış.
Nâzım Hikmet olur da bu şiir olmaz mı diyerek bu şiirle başladım incelemi yazmaya Vera ve Nazım Hikmet, Nazım’ın sağlığında tatlı tatlı sohbet ediyorlardı baş başa kaldıklarında. Nazım’ın 1963 haziranında vefat etmesi bu sohbetleri sona erdirmedi. Vera 19 Mart 2001 gününe, son nefesine kadar onunla sohbet etmeye devam etti. Evine yürüme mesafesindeki Moskova mezarlığına gider, büyük şairin uyuduğu mekânda ona bir şeyler anlatır, ondan bir şeyler dinlerdi. Bahtiyar Ol Nazım, işte bu sohbetlerin yansıması bir kitap.
Nazım Hikmet Vera’ya neredeyse ilk görüşte âşık olur. Bahtiyar Ol Nazım’da aşkın hayalperest ve çoğu kez ayağı yere basmayan bir şair üzerindeki etkileri gözlemleniyor. Kitabın içerisinde Nazım’ın Vera’ya yazdığı mektupların fotoğrafları verilmiş. Bu mektupları ilk gören ve yazanının kim olduğunu bilmeyen biri, onları on yedi yaşında bir gencin yazdığı hissine kapılır. Okla yaralanmış kalplerle, harflerin içinde açıveren çiçeklerle süslenmiş mektuplar bunlar. Birlikte yaşadıkları zaman diliminde ise Nazım Hikmet’in yaptığı incelikleri okuyunca görebilirsiniz. Sevdikleri tarafından ilgi görmedikleri vehmiyle yaşayan kadınların kalpleri bu kitabı okurken çokça acıyacaktır mutlaka.
Alıntılar
Bana çok acı geliyor. Ölenden çok, geride kalan için üzülüyorum. Yalnızlığa mahkûm olana!.. Haydi cancağızım, gel bir şeyler yiyelim...
Geçen sefer, mezarının yanı başındaki mavi bankta seninle oturmuş sessizce fısıldaşırken önümüzden yaşlı bir kadın çalımla geçmişti. Bana biraz küçümser bir bakış atıp yoluna devam etmişti. Birden onun kuvvetli sesini duymuştum:
Yeryüzünde bir kadın yaşıyordu. Sonra ona bir taç giydirdiler. Şimdi ise çıkarttılar tacı. Geriye sadece kadın kaldı.