Şiirden öyküye ve daha sonra romana geçişi, Nazım Hikmet'in doğrudan yönlendirmesi ve özendirmesi ile olan bir romancı Orhan Kemal'dir. Onun Nazım'la tanışması, Nazım'ın Çankırı Cezaevi'nden Aralık1940'ta Bursa Cezaevi'ne gelmesi ile olur. 1940'a kadar Orhan Kemal, Adana'daki işçi ustalarından, onların verdiği kitaplardan solculuğu tanımış; Nazım'ın şiirlerini okumuş hatta bundan dolayı tutuklanmıştır. Ama bu deneyimler henüz ona, sosyalist gerçekçi bir bakışla eser vermesini sağlamamıştır. Nazım, Bursa cezaevine geldikten birkaç gün sonra, Orhan Kemal'i (Raşit Öğütçü'yü), yanına alır. Orhan Kemal bir gün çok sevdiği şiirlerini Nazım Hikmet'e okur. Bunlar romantik, süslü, ölçülü kafiyeli ürünlerdir. Nazım Hikmet, şiirlerin romantizmini, süsünü, ölçüsünü beğenmez. Bir şiiri tamamlamadan, başka bir şiir görmek ister. Kimi şiirler için "berbat", kimileri için "rezalet" diyen Nazım, sonunda "peki kardeşim, bütün bu laf ebeliklerine, hokkabazlıklara, affedin tabirimi, ne lüzum var? Samimiyetle duymadığınız şeyleri niçin yazıyorsunuz? Duyduklarınızı hiçbir zaman duyamayacağınız tarzda yazıp komikleşmekle kendinize iftira ettiğinizin farkında değil misiniz?" (Orhan Kemal, 1965:31) diyerek ağır eleştirilerde bulunur. Orhan Kemal, beklemediği bu eleştiriler karşısında perişan olur. Durumu anlayan Nazım, "sizde sanat için iyi bir kumaş var. Demin şiirlerinize karşı biraz haşin davranmıştım. Beni mazur görün sanat bahislerinde şakam yoktur" dese de, Orhan Kemal, bu sözlerin durumu yumuşatmak için söylendiğini anlar. Oysa Nazım, kendisine hayran olan bu delikanlıyı yetiştirmeyi o dakikalar içinde kafasına koymuştur. "Sizinle yakından meşgul olmak istiyorum; yani kültürünüzle. Evvela Fransızca, sonra diğer kültür bahisleri üzerinde muntazaman dersler yapacağız. Tahammülünüz var mı, söz mü?" (OrhanKemal 1965: 34-35) diyen ustasına, çalışacağına ve tahammül edeceğine dair söz verir Orhan Kemal. Öğretmeninin Fransızca, ekonomi, politika, felsefe ve edebiyat derslerini ilgiyle izler ve ödevlerini özenle yerine getirir.