Gönderi

80 syf.
6/10 puan verdi
·
Liked
Anti-Zweigçılık
Bazen bir şeye söverken hiç farkında olmadan onu övüyoruz. Nedir bu batırmaya çalışırken onları değerli kılan şey? Hülasa sosyal medyanın hiç dikkat etmediği, bir süre sonra aslında bizatihi kendi ayağına doladığı karalama kampanyalarının bu yanı hep kafamda girdaplar oluşturmuştur. Kendi kazdığı çukura düşme deyimi buraya hoppidi oturuyor. İyi oturdunuzlar. Hoş geldiniz safa getirdinizler.. Bir süre önce pek kıymetli 1k ailesinin Stefan Zweig kitapları için ‘linç girişimi’ başlattığı malumunuz. İşte benim “ yeter ulan kim bu sıtefın zıvaayg?” diye başlayan yolculuğuma, bu olaylar sebebiyet verdi. Zaten adını daha önce pek çok kez duyduğum bu Avusturyalı yazarın (Yurdum insanının her defasında Avusturalya diyerekten Avusturya mı/Avustralya mı karmaşasına son verip ‘haydin iyisi mi gardaş olun’ niyetiyle halkımıza mal ettiği ülkedir kendileri. Yanlış anlaşılmasın canııım. Bilmediklerinden ötürü değil, hep ‘bir‘ olma arzularımızdan bunlar:) ) kitaplarını raftan alma itkisi oluşturdu. İlk tadımlığım olan ‘Bir Çöküşün Öyküsü’ kitabını okuduğum an ki izlenimim büyük bir hüsran ve bununla birlikte “Zweig’ı taşlayanların eline bir taşta ben tutuşturayım” oldu. Açıkçası pek bi lezzet alamadım. Kendi dünyama akmadı hikaye. Uzak, yavan bi tat verdi dilime. Bu beyefendiyi sevmeyenlere handiyse hak verecektim. Şükür ki Sabahattinciğim Aliciğimin o haklı isyanı düştü birden hatırıma: “ Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?”. O an ikinci kitabına el uzanmaya karar verdim. İlkini unutturacak güzellikte çıktı karşıma. Ve sadece zihnimde dinlenen bu sözleri, dile dökmememe rağmen düşününce utandım. Ön yargının insana yine yeniden neler düşündürttüğünün ayrımına vardım. Kitap adı gibi olağanüstü değil belki ama hayatın ikircikli noktalarına -mirasyedilik mi? özgürlük mü? kibarlık mı? doğallık mı? v.b- çok naifçe, hoşça dokunmuş. Hayatın bir parça özüne varmış her insanın aslında bir olağanüstü gecesinin olduğu kanaatindeyim. İnsana kendi ‘yeni çağı’nı yaşatan o büyülü olaylar.. Neyse neyse. Yazar derdini lafı dolandırmadan anlatmış. Madem öyle bende bu işe soyunayım. Zaten bu kitapla ilgili milyon inceleme olduğunu fark ettiğimden kitabın derdini burada anlatmanın sadece kelime israfı olduğunu düşünüyorum. Çünkü zaman kadar kelimelerin de son derece kıymeti olduğuna inanıyorum. Dileyen onları okusun, kafi gelecektir. Benim anlatmak istediğim ise başka. Kendi derdim. Kitaplara, yazarlara, düşüncelere ve en önemlisi insanlara şans vermeyi deneyelim.. Nasıl oluyor da daha önce görmediğimiz bir peynirin dahi tadı hakkında yorum yapmaya imtina ediyorken tanış olmadığımız fikirler yahut kitaplar ve özellikle -en özellikle- insanlar hakkında kesin hükümlere varabiliyoruz? Ön yargıya sadece meş'um kanılar olarak bakmamak lazım ayrıca. Ön yargının mealini merak edenler için olumlu-olumsuz tüm peşin hükümler/düşünceler anlamına geldiğini hatırlatmakta fayda var. O vakit bir kimse veya bir nesne hakkında kulaktan dolma iltifatları yeterli bularak o şey hakkında ‘fevkalade’ etiketini de yapıştırmayalım. Ya da yeterince hemhal olmadan kafamızda onu harikuladeleştirmeyelim. Herkese her şeye zaman verelim. Zira patlıcan, kaldıkça acılaşır. Kadehimi araştırmaktan yılmayıp safsatalara inanmak yerine hakiki gerçeklere ulaşma çabasında olanlara kaldırıyorum. Şerefe..
Olağanüstü Bir Gece
Olağanüstü Bir GeceStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023144.2k okunma
·
10 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.