Ali Haydar Haksal, Nazım Hikmet'in "Putları Kırıyoruz" kampanyasına farklı bir açıdan yaklaşır: "Yaşlılarla gençler şiirin diriliğinde yarışıyorlar. Ruh fizik ile ilintili değil. Abdulhak Hamid, Yahya Kemal, Ahmed Haşim, Necip Fazıl... Kervan durmuyor. Gençler de katılmak istiyor. Yola çıkmak için güç ve birikim gerek. Nazım'ın dizelerini Yahya Kemal rötüşlüyor. Şiirin veya dizenin yapısını öğretiyor. Şiirin kaldırımlarında Necip Fazıl'ın ayak sesleri erkenden beliriyor. Bütün bakışlar oraya dönük. Hecenin sınırlarını belirliyor ve orada artık hareket alanı kalmıyor. Bu kapıda iş kalmıyor. Aruzda Yahya Kemal konak tutmuş. Haşim akşamın kızıllığının en deruni renklerini taşıyor dizelere. Göllerde kurbağa seslerinin yerini şiir ahenginin ritmik rengi ve sesi alıyor." Haksal'ın cümlelerinden anlaşıldığı kadarıyla, Nazım'ın bu kampanyaya girişmesinin nedeni şiir vadisinde kendine yer açmak kaygısıdır. Bu son yazıdan sonra Hamit'ten Nazım Hikmet'e yazılı bir davet gelir ve Nazım bu daveti reddedemez. Görüşmeden sonra Hamit hakkında "Burjuva. Ama büyük şair." der. O akşamki konuşmaları şöyle özetler: "Abdulhak Hamit bir sanat bahsi açtı. Sanat tarihini, çeşitli edebiyat mekteplerini, şiirde, edebiyatta, tiyatroda meydana gelen değişmeleri, öyle bir anlattı ki, karşısında cehlimi duydum. Fakat ben de ona, onun bilmediklerini, realist sanatı anlattım. Büyük bir ilgiyle dinledi. Putları kırmakta haklısınız, dedi. Biz de edebiyat hayatına atıldığımız zaman aynı şeyi yaptık. Divan edebiyatını yıktık, Tanzimat edebiyatını getirdik. Türk edebiyatında yeni hamleler yaptık. Biz onları yıktık, siz de bizi yıkacaksınız."