Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Atalarımızın vücut kıllarını neden yitirdiklerini anlamak için öncelikle diğer türlerin neden kürklerinin olduğunu düşünmemiz gerek. Kıllar, memelilere özgü bir vücut örtüsüdür. Bu canlı grubunun tanımlayıcı özelliklerinden birinin kürk olduğuna kuşku yoktur: Neredeyse tüm memeliler hiç değilse bir miktar kıla sahiptir; çoğunun da yoğun bir kürkü olur. Kıllar sıyrılmaya, ıslanmaya, güneşin zararlı ışınlarına ve potansiyeler tehlikeleri olan parazit ya da mikroplara karşı yalıtım ve koruma sağlar. Ayrıca yırtıcıların kafasını karıştıracak bir kamuflaj görevi görür. Ayırt edici desenleri sayesinde de aynı türün üyelerinin birbirlerini tanımalarını kolaylaştırır. Dahası, memeliler kürklerini saldırganlık ya da huzursuzluk ifade etmek için de kullanırlar: Örneğin bir köpek boyun kıllarını kabarttığında, karşısındakine açık bir “uzak dur” sinyali vermiş olur. Her ne kadar kürk böylesine önemli amaçlara hizmet etse de, bazı memeli soylarında son derece seyrek ve işlevsiz kıllar bulunur. Bu türlerin büyük bölümü yeraltında veya suda yaşayan canlılardır. Yeraltı memelilerinde, örneğin “çıplak kör fare” adı verilen kemirgenlerde, kılsızlığın evrimi yeraltında büyük koloniler halinde yaşamaya yanıt olarak gelişmiştir. Bu yaşam biçiminde kürk fazlalık duruma gelir; çünkü hayvanlar zaten karanlıkta birbirlerini görmezler ve sosyallik de ısınmak için bir araya toplanmalarından ibarettir. Kıyıya hiç çıkmayan deniz memelilerinde, örneğin balinalarda, kılsızlık deri yüzeyindeki sürtünmeyi azaltarak, uzun mesafelere yüzmeyi ve dalmayı kolaylaştırır. Dış yalıtımın yokluğunu telafi etmek için bu hayvanların derilerinin altında yağ katmanı olur. Yarı sucul memelilerde, örneğin su samurlarında ise genellikle tersine yoğun ve su geçirmez bir kürk olur. Bu kürk kaldırma kuvveti sağlamak için havayı içine hapsederek, su üzerinde kalmayı kolaylaştırır. Tabi aynı zamanda karadayken deriyi de korur. Karasal memelilerin en büyükleri de -yani filler, gergedanlar ve su aygırları- kılsız deriler geliştirmiştir; çünkü sürekli olarak aşırı ısınma riski ile karşı karşıyadırlar. Bir hayvan ne kadar büyük olursa, toplam kütlesine oranla o kadar az yüzey alanına sahip olur. Bu nedenle vücudunu fazla ısıdan kurtarması güçleşir. Öte yandan fareler ve diğer küçük memelilerin yüzey/hacim oranı yüksek olduğundan, çoğu zaman yeterli ısıyı koruma mücadelesi verirler. Yaklaşık 2 milyon yıl öncesinden 10.000 yıl öncesine kadarki zamanı kapsayan Pleistosen Devri sırasında, mamutlar ile modern fillerin diğer akrabalarının ve ayrıca gergedanların kürkleri vardı; çünkü o zamanlar soğuk bir ortamda yaşıyorlardı. Dış yalıtım vücut ısılarını korurken, besin gereksinimini de azaltıyordu. Ancak günümüzde tüm mega otçullar çok sıcak koşullarda yaşıyorlar; dolayısıyla kürk onlar için ölümcül olurdu. İnsanın çıplaklığı ise ne yeraltında ne de suda yaşama uyumlanmanın bir sonucu değildir. Bir zamanların gözde “sucul maymun” varsayımı da artık geçerliliğini yitirdi. Çok büyük boyutlu olmaktan ileri gelen bir kürksüzlük olmadığı da kesin. Bizim kürksüz bedenimiz, üstün terleme yeteneğimiz göz önüne alınırsa, serin kalabilmekle ilgili görünüyor.
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.