Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Aptal bir ağlamanın hikayesi bu. Başaranlar ve başaramayanlar diye iki taraf var. Güneş çoktan batmış – kafan oldukça yoğun, yel değirmenleri gibi dönüp duruyor şarkılar etrafta. O kadar beklemene rağmen alışamamışsın hala. Çıldırmış içinde bir şeyler- dizginlemeye çalışmışsın şu saate kadar. Ne yapacağını bilmiyorsun. Duş alıp uyumakla intihar
··
93 görüntüleme
Rahime okurunun profil resmi
Bir başlığı olmalıymış bu yazının. Mesela, "Erhan Sarkacı" falan. :) Erhan Bey, yorum yapmadan önce üç defa okudum bu güzel yazınızı. İlk okuyuşumda, yaşamı yaşamaktan bıkmış bir adamın, hayatta olmayan sevgilisine duyduğu özlemi, sağlam bir dibe vuruşla yakınarak anlatmış olduğunu anladım. İkinci okuyuşumda, kendisiyle geçimsiz, sadece kendine aksi, kendine düşman, kendiyle kavgalı bir adamın yine kendiyle kavga edişini anladım. Yani bu kavga, aslında olmuş olduğu ben ile olamadığı ben arasında geçiyor gibi. Üçüncü okuyuşumda ise kendini bir hipnozcunun eline bırakmış, onun telkinleriyle hipnoz olmuş bir adamın, duygusal anlamda dağılışını anladım. Bir kaç defa daha okusam Davinci'nin şifresine kadar gider bu olay. :) En iyisi mi yazar burada ne demek istemiş, siz bize anlatın. Bu güzel yazının bize ne anlatmak istediğini merak ediyorum gerçekten. Ve tabii ki elinize, okuması gerçekten çok hoştu.
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler, en başta üç kez okuyabildiğiniz için yazıyı, değer verdiğinizi ya da en azından anlamak için çaba gösterdiğinizi gösteriyor, okumadan karakter tahlili yapmak gerekirse :) Yazı ne demek istiyor? Klasik kaçış cümlem - yazı okuyanın almak isteğidir aslında, yazar okuyucu anladığı kadar vardır- en güzeli, ama uzun uzun anlatmışsınız her okuyuşu. Bir şeyler yazma gereği hissettim ben de mecburen :) Hipnoz olayı hiç geçmedi aklımdan, sadece aşırı farklı düşünceleri beyindeki salınımlar olarak göstermek istedim belki. İlk iki okumanızın karışımı galiba anlatılmak istenilenler. Galiba diyorum, çünkü her zaman bir müphemlik var bende de. Böyle yazıları - ki bazıları bir ergenin günlüğüne daha uygun bulabilir bunları- ben düzyazı olarak görmüyorum açıkçası. Baudelaire'in şiirleri gibi belki. En azından çıkışı öyle - bize gelişi öyle, aşağısı kurtarmıyor :)) - Şiirlerde olduğu gibi, ya da soyut resimlerde bir şey söylemek istemiyorum gerçekten. Anlatmak da istemiyorum, sadece yaz kurtul psikolojisi belki. İnsan niye yazar, apayrı bir tez konusu zaten. Yoğun bir şekilde celebrity olma ihtiyacı hissedilse de bir çok yazıda, farklı şeyler de vardır tabii ki. Ben en azından böyle yazıları farklı bir şey için yazıyorum galiba - illuminati belki :) - Neyse galibalarla, belkilerle kotardığımı hissediyorum cevabı. Zaten önemli olan hiç bir şey vermeden karşındakini tatmin edebilmek. Yine de mutluyum sizin gibi bir okuyucuya sahip olduğum için. Sırf o yüzden yazabiliyor insan, diğer şeyler kaybolsa da. İyi haftasonları :)
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.