"Anladım ki Susmak Bir Cüsse İşi…""Üslûbun kimliğindir." diyordu Cemil Meriç bir makalesinde...Kimliğin, kim olduğun, neye hizmet ettiğin, neyi aradığın ve neye talip olduğun...
Düşüncenin değil sadece, kalbin de, bir kitap gibi satır satır okunması, mühim mevzuların altının çizilmesi, tahlil edilmesi ve belki de en son konuşulması, bunu ne düzeyde gerçekleştirebiliyoruz. Evvelâ manevî durumumuzdan haberdar mıyız? Özde yazan hâkikâti, üzerine perdeler çekip, görmezden mi geliyoruz? İç dünyamıza gereken özeni ve hassasiyeti gösterebiliyor muyuz?
Bütün sözcükler, sese sığmayan gerçeklerin arasına atılan boşluklar mı?
Fakât kalbimize menzilini bulmuş bir ok gibi saplanan Hadis-i Şerif'te Kainatın Efendisi (s.a.s) diyor ki;
"Allah'a ve âhiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun."
"İman eden!" Burada nasıl korkusuz olduğumuzu, nasıl pervasız ve cahil cüretiyle hareket ettiğimizi üzüntüyle tefekkür ediyoruz...Eseri okurken gün içerisinde ki konuşmalarımı daha tarafsız bir gözle değerlendirdim ve gördüm ki; erdemin kapısı ardına dek açık ve biz kendimize takılıp tökezlediğimizden bile habersiziz.. Boş konuşuyoruz, eserde bahsedilen mâlâyâni konuşmalar çağındayız, hissiz ve durmadan öldüren; zamanı, duyguyu ve derinliği...
İmam Gazali Hazretleri'nin, Dil Belası'nı uzun zamandır okumayı istiyordum. Şimdi ise her an okunması elzem kitaplar rafında baş köşede, ezberlenesi, her mecliste ferahlık ve bereket vesilesi olabilecek kadar nadide bir eser...En güzel yanı, yanlışların nasıl düzeltilebileği hususunda inanılmaz ufuklar sunan, manevi reçeteleri...
Peki dilin afetleri nelerdir?
Herşeyden evvel, zikirle ve ilimle sarfedilmesi gereken zamanı ziyân eden her söz, bizi helâk olmaya sürükleyen kırık dökük bir tekne, üstelik durmadan gıybetle, riya ile, yalan ile bu tekne yara alıp derinlere gömülmekte...
Yalan...Ruhumuzda büyüyen zehirli bir sarmaşık gibi, sürgün kanallarını tıkayan, toprağımızı yağmalayan...Bizler; "O ne demişse doğrudur." sözlerine mazhar olan Muhammedül Emin'in ümmetleri...Dürüstlüğün ve doğruluğun neresindeyiz?
Riya...Durmadan yücelttiğimiz yüksek hasletlerimizden koru bizi Rabbim!..
Gıybet...Hazmedilemeyenlerin boşaltıldığı zihin çöplüğü...
Küfür...Küfredene dâhi beddua etmeyin, lanetlemeyin, çünkü o geleceğin iman edenlerinden olur da siz küfre dalarsınız deniyor...Basiret lutfeyle Rabbim...
***
Önce Ayet-i Kerime ve Sahih Hadis'lerle ana başlıklar altında, insanı yormayan, yaftalamayan, sorgulamayan şefkat diliyle izah edilen mevzular, daha sonra tek tek nedenleri ve sonuçları anlatılarak genişletiliyor ve nihayet çözüm önerileri ile nasihatler veriliyor.
Özellikle 'Gıybet' ve 'Suizan' bölümleri, bilmemiz gereken çok mühim alt başlıklar içeriyor.
Abartı ve istihza, yapmacık sözler, sırrı ifşa etme, münakaşa gibi mevzulara da yer verilmesi, pek çok kusurumuzu görebilmemiz adına çok bereketli ve isabetli...
***
Eylül Türk'e...
Susmak belki de konuşmanın şehzadesidir, sanırım sözler gerektiği kadar itaatkâr değil ve susmak merhametli ve mağrur...Seslerini almıyor sözcüklerin...Ben senin efendini istiyorum!..Ne olur beni,cümlelerinle cezalandırma...Susarken, bir nehrin gümüş ışıltısıyla ruhunu bana getiriyor zaman...Zamanı bulandırma...
Zira susmak ,eksilmeden yürümektir Mevla'ya...
***
Feyizli okumalar...