Cinsiyetsiz Hikayeler üzerineHayatımız hızlı akıyor, yoğun geçiyor ve de boşluğun kıyısında dolanıp duruyor. Acılarımızı, sevinçlerimizi, üzüntülerimizi ve de umutlarımızı belirli kategorilere hapsetmeden ağız tadıyla yaşayamıyoruz. Halbuki yaşamalıyız bir yakınımız vefat ettiğinde üzüntümüzü. Yaşamalıyız evladımız dünyaya geldiğinde sevincimizi. Yaşamalıyız ayrılık geçirdiğimizde acımızı. Yaşamalıyız dünya üstümüze üstümüze geldiğinde umut direnişini.
Bunları yaşarken aynı zaman da kişiliğimizi açığa çıkarmış oluruz. Hikayelerimiz arabesk tutsaklığında değil turkuaz özgürlüğünde kişilik edinmeli. Hangi şartlar içerisinde bulunmamız değil o şartlardan nasıl geçtiğimiz bizim kim olduğumuzu gösterir. Bir zaman birlikte mücadele etmiş olmamız aynı şeye inanıyoruz anlamına gelmez.
Birlikte geçtiğimiz yollarda, birlikte oturduğumuz mekanlarda, birlikte vakit geçirdiğimiz ortamlarda karşılaştığımız olayların üstesinden gelme şeklimiz bizlerin karakter yansımasıdır.
Bunu başaramayanlar her olayı, her duyguyu, her gelişmeyi kategorize etme ihtiyacı duyar. Yoksa konuları dolayısıyla kendisini konumlandırmakta zorlanır.
Günümüzde bu tür zorluklar çeken toplumsal zihin değiştirmelerin karşısına “Cinsiyetsiz Hikayeler” isimli kitabı konumlandırabiliriz. Selma Sukas Hanım’ın yazdığı “Cinsiyetsiz Hikayeler” isimli kitap arabesk değil turkuaz hikayelerimizi anlatmaktadır. Turkuaz hikayelerimizin bidayeti ve nihayeti İsra suresinin 85. ayeti ile zamana yayılmıştır. Selma Sukas Hanım zamana yayılan bu süreci yaşadıklarımızı veya yaşayabileceklerimizi altı hikayede canlandırarak önümüze sermiştir.
Ne diyor Muhyiddin Abdal?
“İnsan, insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim.
Kendisinde buldu bulan
Bulmadı taşrada kalan
Canların kalbinde olan
İnanç nedir şimdi bildim.
Sıfat ile zat olmuşum
Kadr ile berat olmuşum
Hak ile vuslat olmuşum
Mihman nedir şimdi bildim.
Sohbette sözünü bilmez
Sözünün yüzünü bilmez
Ne gafil, özünü bilmez
Hayvan nedir şimdi bildim
Özümü eyledim zelil
İnayet eyledi Celil
Dil içinde yanan delil
Buhran nedir şimdi bildim
Muhyiddin eder Hak kadir
Görünür her şeyde hazır
Ayan nedir, pinhan nedir
Nişan nedir, şimdi bildim.”
Yaratılışımızın sırrıyla sırlanmak, sırrımızı aşikar olanların divanında gergef işleyebilmek. Olumlu veya olumsuz ön yargılarımızı şekillendirecek türlerden bahsetmeyerek tamamen insanlığın varoluşunu merkeze alan bu kitabın içeriğinde çoğumuzun hatırlayacağı ama “bu yönden hiç bakmamıştım” diyebileceğiniz hikayelerdir. “Cinsiyetsiz Hikayeler”i okuduğum esnada düşündürerek keyiflendiren “Çağdaş Türk Hikayeciliği” namına en favori kitapların başında gelmektedir. Selma Sukas Hanım’dan hikayelerimizi anlatan nice eserler beklemek bundan itibaren en doğal hakkımızdır.