Gönderi

496 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa; sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çamların kimin için çaldığını; senin için çalıyor. John Donne 1936’da başlayan İspanyol İç Savaşı… faşistler ve anti-faşistler… Dağlarda yaşayanlar ve evlerinde yaşayanlar… Fedakarlar ve benciller… Liderler ve korkaklar… ne için savaştığını bilenler ve savaşa zorla sokulanlar… bir davayı benimseyenler ve benimsediklerini sananlar… romanda gerillaların bakış açısıyla anlatılıyor olaylar ve yaşananlar;onların duygularını ve görüşlerini biliyor, onlarla yaşıyoruz biz de okurken… bir fikri benimseyip kendini hiçe sayarak onun için mücadele etmenin güzelliğine özenmişimdir her zaman; kitabın bana güzelliği oradan geliyor. Yaşlısından gencine, sulugözlüsünden katı yüreklisine, mantıklısından duygusalına, bir fikir için, bir fikir uğruna mücadele eden insnalar vardı. Anselmo vardı; hiç insan öldürmemiş yaşlı bir avcı. Pilar vardı; yaşlı ama güçlü, eğitici ve lider bir kadın. Pablo vardı; eskiden güçlü ama şimdi ara sıra sendeleyen, kararsızlaşan, bazen vazgeçen, kurnaz, hin, acımasız, sahtekar. Maria vardı; kırpık saçlı tavşan, önceki tren olayında büyük, kapanmaz yaralar alan ve iyileşmeye çalışan, Pilar’ın himayesinde, Jordan’ın sevgisinde her şeyi yapmaya hazır. El Sordo ve adamları vardı; cesur, sözünün eri, güvenilir ve kendisine yakışır bir mücadeleyle ölen. Jordan vardı, Robert Jordan. Bir yıl öncesine kadar ülkesinde İspanyolca öğreten bir öğretim görevlisi olan ve sonra harekete katılarak dinamitçi olarak görev alan, baştan aşağı mantık ama her nasılsa Maria’ya ilk gördüğü andan itibaren aşık, görevini başarıyla bitirebilme sorumluluğu ve bilinciyle dolu, grubun İnglis dedikleri ama Amerikalı olan. Ve Angelmo, Primitovo, Andres, Fernando, Elias… sadece üç gün anlatılıyordu kitapta. O yüzden şimdiydi anlatılan. Saedec şimdi. O yüzden Ataol Behramoğlu önsözünde; ‘’…Ah, şimdi, şimdi, şimdi, yalnızca şimdi, her şeyden önce şimdi, ve şimdiki senden başka şimdi yok ve şimdi senin peygamberindir. Şimdi, sonsuza dek şimdi. Gel şimdi, şimdi, çünkü şimdiden başka şimdi yok.’’ Diyor. Jordan’ın köprüyü uçurma görevi vardı, bu süreçte yaşananlar gözler önüne serilmişti canlı canlı. Herkesi hissedebiliyordunuz. El Sordo’nun son mücadelesi yüreği ağızlara getiriyordu. Andres gizli mesajı yetiştirip tekrar dönüp savaşabilecek miydi? Robert Jordan verilen görevin başarısızlığa uğrayacağını düşünmeye başlamıştı içten içe ama acaba başarabilecekler miydi? Köprüye dinamiti yerleştirebilmek için köprünün aşağısına inip Anselmo’dan gerekli malzemeleri isterken Anselmo’yu birisi görecek miydi? Dinamiti yerleştirdikten sonra yukarı çıkana kadar ya birisi Anselmo’yu vurursa? Peki diğer çeteler karakolları ele geçirebilecekler miydi? En sonunda, kalanlar kaçarken yakalanacaklar mıydı? Her seferinde bir başkası için çalan çan bu kez kimin için çalacaktı? İşte sizi böyle sorularla sürekli meşgul eden bir kitaptı. El Sordo’nun mücadelesi, Anselmo’nun ölümü, El Sordo ve adamlarının öldürülerek başlarının koparılması, sonunda beklenmedik şekilde Jordan’ın ayağının kırılması ve onu geride bırakmak zorunda kalmaları, köprüde dinamit yerleşene kadar geçen zamanlar beni en çok etkileyen anlardı. Sahi bu çan bizim için ne zaman çalacak???
Çanlar Kimin İçin Çalıyor
Çanlar Kimin İçin ÇalıyorErnest Hemingway · Bilgi Yayınevi · 202312bin okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.