Gönderi

Okumaya Değer Arkadaşlar Lütfen Okuyunuz :)
Her zaman aşkın bir bahanesi vardı. Eskilerden Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Ferhat ile Şirin... Dinler dinler "Ahh!" çekerlerdi. Sonraları eski Türk filmleri vardı, Fosfurlu Cevriye, Kara Cocuk Mavi Cocuk, Selvi Boylu Al Yazmalım. Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti. Durursam bir daha kurtulamam. Ziyanı yok, gülüşü yeter bize. Yüreğim kaydıysa günah mı? Çamura saplansam yardıma gelir misin? Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elindeymiş gibi. Elinden tutuversem benimle gelir misin? Seninim işte, alıp götürsene beni, Elveda Asya, Elveda. Bitmemiş türküm benim. Şimdilerde ise; Titanik, Not Defteri, Sil Baştan... Koy baba filmden güzel sözlü bir replik ya da iki sevgilinin aşk dolu bakışlarını. Sonra kendini yırt ne güzel aşklar var. Adam ne güzel seviyor, kadın ne güzel seviyor. Adam/Kadın ne güzel bakıyor. Dizileri saymıyorum bile. Onlardakiler hep aptal aşık. Bizimkiler napıyor? Sen beni niye böyle sevmiyorsun? Niye böyle bakmıyorsun? Sormak lazım onu diyene: Sen sevdin mi önce? Ama beklentisiz. Öyle filmlerdeki gibi romanlardaki gibi değil. Aksiyonsuz, sâde. Sonra eklemek lazım: " Sevilmek tamam da hangi efsanede, filmde, romanda, dizide kadın / erkek öylece oturuyor da karşı taraf aşkını ispatlamaya çalışıyor. Mecnun çöldeyken Leyla evde pijamasıyla oturuyor muydu? Pamuk prenses zehirli elmayı yerken Prens biraz zaman geçsin öperim mi diyordu? Yok, yokk bu aşk değil. Bu kendini sevmek. Bu dizilerdeki, filmlerdeki karakterleri sevmek. Bu yatıp sadece aşkı hayal etmek. Siz daha çok hayal kurarsınız gerçek aşk diye. Ah! Keşke biraz da kendiniz çabalasanız. 😏 Neyse demlenmesine 10 dakika vardı. Çay içelim en iyisi. Her derde devâdır kendisi. 😊 Saçma aşklara bile. 💁‍♀️
·
4 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.