Aile dramı, felsefi bir metin ya da bir cinayet romanı derken bir başyapıt olduğunu son sayfasını okuduktan sonra geriye dönüp baktığımda anladığım, iyiki aylarımı vermişim (!) dediğim harika bir eser. Klasiklere tekrar başlamak istediğimde; yayınevini, çevirmeni, kapağını ve ciltli tam metnini detaylı araştırdıktan sonra evet bu diyerek sipariş verdim, masamda günlerce kaldıktan sonra romanın baş kahramanları Aleksey Fyodoroviç, Dmitri, İvan ve Alyoşa Fyodoroviç Karamazov ile tanıştım. Kitabın her sayfasını çevirişimde Karamazov ailesinin içine girdim, hayal kırıklıklarına, pişmanlıklarına, umutlarına şahit oldum. Kitabın her bölümü akıcı miydi derseniz kesinlikle hayır, bazı konuşmalarda -felsefi, dini kısımlar-öylesine sıkıldım ki haftalarca hayran kaldığım bu kitapla görüşmedim. Ama devamını merak edip elime tekrar aldığımda olay öyküsü merakımı o kdr artırdı ki sonuna nasıl geldiğimi anlamadım, keşke bitmeseydi dedim. Yazarın kitap içinde okuyucu ile konuşması, anımsatmalar yapması en çok beğendiğim tarafıydı. Okurken farketmediğim -bence- önemsiz ayrıntılara ve kahramanlara neden yer verdiğini kitap bitince anladım. Belki de Karamazov kardeşlerden her biri Dostoyevski’nin yaşamının bir bölümü demekti (?) Belki de otobiyografinin romanlaşmış haliydi (?) Kitapla vedalaşırken benim için harika bir deneyim olduğu konusunda hiç kuşkum yoktu. Keyifli okumalar...