Gönderi

266 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 10 days
Kendimi distopyadan ziyade bir ütopya içinde bulduğumu söyleyebilirim tercih hakkım olsa vahşiler veya epsilonlar gibi değil ama ufak farklılıklarla alfa artılar gibi yaşayabileceğimi düşünüyorum. Mevcut olan bu tercihler muhakkak daha da geliştirilebilir. Yazar da önsözün sonunda " ütopik olmayan daha az mükemmel, ama daha çok özgür olan" bir modelin düşünülmeye başlanacağını söylüyor. Cesur Yeni Dünya kendini anarşi değil toplumsal istikrar olarak nitelendiriyor. Kısa süre önce okuduğum için Fahrenheit 451'e göre kıyasladığımda Cesur Yeni Dünya'nın özellikle son bölümleri kurgu ve hayatı anlamlandırmadaki tadı açısından daha lezzetli geldi. Yazarın 1932'de bu öngörülere sahip olabilmesi kesinlikle bilime ve teknolojiye hayranlığının olduğunu gösteriyor ki dönemin modern üretim bantlı bir fabrikasını bizzat gezdiği de bilinmekte. İncelemesini çok beğendiğim Muzaffer Akar'ın #29467530 kitaba ara vererek parantez açtığı bölümdeki cennet hatırlatması kafamda tam "Cuk diye oturdu!" dedirtti. Kendimce bu parantezi biraz açmak istiyorum. Eğer dünyada cennet için yaşanıyorsa, gerçekten dünyada olan bir cennet neden distopya olsun! Cennet tasviri ile bağdaştırarak bakarsak; Dünya gezegeninden gelen alfalar akrabalık ve aile hayatlarından ziyade sadece toplulukları ile birlikte mutluluk dolu, hoş sohbetlerle geçen, gençlik dolu, bireysel hırsları törpülenmiş, sağlıklı, şaraplar-meyveler-yiyeceklerden oluşan sınırsız bir menü ve sorgulanmayan bir cennette yaşıyor. Onlara hizmet etmek için yaratılmış epsilon huriler ve sadece yaratılış farkından dolayı hizmet etmeye şartlanmış bir huri epsilonun hayatı ise sorgulanmak için gereksiz. Eski dünyada kalan olumsuz nefret duyguları yerine sadece mutluluk ve hoş sohbetten oluşan Cesur Yeni Cennetimiz. Bunun yanında dünyadan gelen herkesin mutlaka görecek olduğu bir cehennemin içinde ızdırap çekenler ve bunu bile bile kendi cesur yeni cennetimizi sorgulamamak! Kafam fazla karıştı bir "soma" atayım. Morgan FREEMAN İle Evrenin Sırları (Through the Wormhole) Belgesel dizisinin bir bölümünde (buraya linkini koymak istedim yalnız hangi bölümünde olduğunu bulamadım bulan gören bilen olur bana iletirse memnun olurum) kısaca; çok cinayet işlemiş kişilerin beyin yapılarının birbirine benzediği tespit ediliyor fakat araştırmayı yapan uzmanın beyin yapısı da benzer çıkıyor. Beyin yapısına göre büyük suç işleme potansiyeline sahip kişiler suç işlemeden önce tespit edilebilir fakat bu seri katil veya bir bilim uzmanı da olabilir. Varılan sonuç; ne kadar aynı yapıya sahip olsalar da gelişim dönemlerinde yaşadıkları çevresel faktörler, aileden görülen sevgi, şiddet, travma vs. bu duyguyu köreltiyor veya tetikleyebiliyor. Bu araştırmayla ilgili olarak kitabımıza dönecek olursak gelişim dönemlerinde düzenli olarak ve yıllarca sürerek tekrarlanan şartlandırmalar da bireylerin düşünce davranış yapılarını belirliyor. Bunu hayata yoracak olursak da kişisel olarak düzenli olarak izlediğimiz olumsuz (kavga,dövüş,insana-hayvana-doğaya saygısızlık,cinayet,şiddet,küfür,hakaret,entrika) tv, dizi, haberler ve oyunlar davranışlarımızda yaşantımızda sorunlara sebep olmakla birlikte toplumsal yaşantının da berbatlığının en büyük sebeplerindendir. Keşke daha güzel şartlandırmalara ve uyaranlara sahip olarak güzel bir dünya olabilsek. David EAGELMAN, incognito-Beynin Gizli Hayatı kitabında; Nasıl biri olacağınıza dair ihtimaller bile çocukluğunuzdan çok öncesine, varoluş anınıza dayanır. İnsan davranışlarında genlerin önemli olmadığı görüşündeyseniz, şu inanılması güç gerçeği bir düşünün: Eğer belirli bir gen grubuna sahipseniz, bir şiddet suçu işleme olasılığı "yüzde sekiz yüz seksen iki" oranında artar. Özetle, bu genleri taşıyorsanız, ağır saldırı suçu işleme olasılığınız diğerlerine göre sekiz kat, cinayet işleme olasılığınız on kat, silahlı soygun yapma olasılığınız on üç kat ve cinsel saldırı suçu işleme olasılığınız da kırk dört kat fazladır. İnsan popülasyonunun yarısı bu genlere sahipken diğer yarısının sahip olmaması, ilk grubu, diğerleriyle kıyaslanmayacak ölçüde tehlikeli kılar. Mahkûmların endişe verici ölçüde büyük bir çoğunluğu, ölüm cezası alanlarınsa yüzde 98,4'ü bu genleri taşımaktadır. Geni taşıyanların farklı davranış türüne güçlü bir eğilim gösterdiği yeterince açıktır ve tek başına bu istatistikler bile, güdüler ve davranışlar bakımından herkesin masaya eşit koşullarda oturduğunu varsayamayacağımızı göstermektedir. Bu arada, bu tehlikeli gen grubuna yeniden dönecek olursak, siz de olasılıkla adını duymuşsunuzdur. Topluca "Y kromozomu" olarak anılırlar. Ve eğer siz de bir taşıyıcıysanız, "erkek" olarak isimlendirilirsiniz.” demektedir. Yani insanların %50'sinin suçu ne? Ülkemizde de bu gen pohpohlanarak sahiplerinin gelecekte işleyeceği suçlar tetikleniyor. Fazla dallanıp budaklanarak karıştı gibi aklımdan geçenler aklımda kalsın istemedim teşekkürler. . . Barış ÖZCAN'nın bu videosunu izlemenizi tavsiye ederim. '' Dünyanın ilk TASARLANMIŞ BEBEKLERİ doğdu! '' youtu.be/qfzNQAgfsZA
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160.6k okunma
··
64 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.