Gönderi

İsmail’in Kendi Kendine Delirmişliğine Dair Hikayat İsmail her sabah ne yapacağını bilmemeye uyanır nasıl dayanacağını ve değmeden aralarından nasıl geçip gideceğini düşünerek uyanır rutubetli odada, dar yatakta Allah’a şükrederek doğrulur yatağından ‘şükredecek neyin var lan?’ der iç sesi ‘tövbe de!’ der iç sesine, kendi kendini susturur iç ses nedir bilmez esasında İsmail onu şeytan zanneder öyle avunur Kazara dünyaya gelmiştir İsmail kazayla da öleceğine inanır iki kaza arasında bir biriktirdiği kaza namazlarına hayıflanır bir de etrafında olup bitenlere şaşırır ota, kuşa, balığa sadık bir köpek gibi alarmla uyanan insanlara -İsmail hiç alarmla uyanmaz- simitçiye, dolmuşçuya, sucuya herkese ve her şeye şaşıra şaşıra yatağının rahminden derin bir kaygıyla açılır dünyaya İsmail Az okumuş olsaydı ontolojik kaygı derdi buna ama ontoloji nedir bilmez çocukken geçirdiği menenjite yorar tuhaflığını anası evlenmemişliğine yorar babası deliliğine mahalleli… onlar hiçbir şeye yormaz onlar kapı önlerindeki çürümüş yapraklar kadar üzerinde durmaz İsmail’in çünkü onlar bencil ve kabadır çocuklarından, faturalarından mahallenin namusundan ve belediyenin ilgisizliğinden dedikodudan ve çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmezler yanı başlarından her gün bir dağ devrile devrile geçer gider de fark etmezler İsmail bir hayalet gibi yürür gider de aralarından görmezler Kalabalıkların arasında usulca takılır İsmail işiyle, gücüyle, kendisiyle cebelleşir ara sıra güzel giyimli kızlara bakar içinden ara sıra yakışıklı oğlanlara hayıflanır içinden ara sıra yorulur, ustasına söver içinden İsmail dışarda hep içinden yaşar içinden dışına doğru anlamaya çalışır dünyayı beceremez, çaresiz Allah’a havale eder Haftada bir sinemaya gider İsmail ibadet ciddiyetiyle haftada bir sinemaya gider her pazar 18.45 seansı bayramlıklarını bir bayramlarda bir de sinemada giyer bir tek orada ışıklar kapanıp perde parladığında kendisini dünyanın geri kalanıyla eşit hisseder İsmail eşitlik, kardeşlik, özgürlük sadece orada mümkündür onun için belki de bunun için İsmail bir film gibi yaşar da hayatı az geriye çekilip izleyemediği için kendini kahreder Hiç mi rahat etmedi İsmail? askerdeyken iyiydi yat İsmail dediler yattı kalk İsmail dediler kalktı mütemadiyen emredersiniz diye bağırdı İsmail onlar emretti İsmail yaptı o zamanlar rahattı postalıyla şapkası arasına sıkıştırıp beynini karışmadan etliye sütlüye on sekiz ay tuhaflığını kimselere fark ettirmeden yeşiller içinde takıldı İsmail hiç aşık olmadı mı? oldu elbet ama kimseler bilmez mutlu olmadı mı hiç? kuvvetli ve vakur dünyayı yerinden oynatacağını hissettiği zamanları olmadı mı? olmaz mı oldu elbet ama bunlar kendisi dahil kimse için hiçbir şeyi değiştirmez az mitoloji bilseydi Sisifos’un yaşadığına benzetirdi yaşamını ama İsmail mitoloji de bilmez iki uyku arasına yaşamak belasını sıkıştırır da İsmail bazen uykusu gelmez Yatağının dışında İsmail çalışır anasını mutlu etmeye çalışır tanıdıklarını idare etmeye çalışır ustasının saçma sapan isteklerini emir telakki edip yerine getirmeye çalışır eşek gibi çalışır İsmail köpek gibi çalışır çünkü bilir insan gibi yaşayamayanlar hayvan gibi çalışır bilir insan gibi yaşayabildiği tek yer yatağıdır az kitap karıştırsaydı İsmail Oblomov’un zıt ikizi ilan ederdi kendini lakin İsmail kitap bilmez bildiği tek kitap abdestsiz dokunması babasının çıkardığı kanunsuz hükümde kararnameyle yasaklanan ve kapağı en az otuz yıldır açılmadan yatak odalarının tepesinde asılı duran kur’an Ara sıra birileri bir yerlerde bakar gibi olur İsmail’in gözlerinin içine ezilmiş bir domatese bakar gibi değil de sanki İsmail İsmail değilmiş de herkeslerden biriymiş gibi bakar bunu anlar anlamaz İsmail kaçırır gözlerini İsmail korkar korkmak üzre büyümüştür İsmail korkmaktır onun için islamın altıncı şartı ilk mektepte her pazartesi ve her cuma korkma diye başlayan marşı bağıra bağıra okumuş olsa da geç kalmıştır Cumhuriyet korku İsmail’in hücrelerine çoktan kök salmıştır İsmail bir dursaydı bir düşünseydi belki böyle bir İsmail değil de başka bir İsmail olurdu ama nerde! dünya fırsat verir mi ki İsmail düşünsün anası, mahalleli, patronu ve Allah hepsinin bunca beklediği varken ondan İsmail ne yapsın? ‘cogito ergo sum’u görse mertek sanır felsefe dergisi falan bilmez İsmail alsa alsa üç ayda bir ya playboy ya penthause alır rüyasında göremeyeceği kadınlara içinden hallenir de utana sıkıla gece yarıları buz gibi suda abdest alır Kadere karşı plan yapardı eskiden İsmail hepsi elinde patladı bir dal bir yaprak gibi zayıf ve iradesizdi bir zaman geldi anladı anladıktan sonra artık gelen de birdi İsmail için giden de bir varlık da bir İsmail için yokluk da bir gitmek de bir İsmail için kalmak da bir uykuları hariç her şey bir az tasavvuftan anlasaydı İsmail Hallac’ın bin yıl önce dediğini tasdiklerdi ama İsmail tasavvuf bilmez fakir ve önemsiz olduğundan tasarruf bilir Gel derler İsmail gelir git derler gider İsmail gözü saatinde aklı yatağında çünkü bilir en uzun günün bile bitmediği görülmemiştir gel demeler git demeler otur demeler kalk demeler biter gece olur o zaman onun sırası gelir emekli bir maarif müfettişinin  maaş sırasında beklediği gibi kayıtsız ve yarı ölü bekler sırasını çok çok bir bismilşah çeker içinden duyursun diye duyacak olana duyuracak olan dua eder Mütemadiyen korkar İsmail odasında sigara içerken babasından korkar anasının bir gün öleceğinden korkar ara sıra içi geçer gibi olduğunda ustasından korkar sinemada keyif yapıp kolayla mısır almaya yeltense parasının biteceğinden korkar arabalardan korkar İsmail köpeklerden korkar devletten korkar İsmail Allah’tan korkar korka korka gelmiştir bu yaşına korktuklarının tek oyuncağını uykularını elinden alacağından korkar Çaresiz rüyalara sığınır İsmail güzel rüyalarını tamamlamadan uyandığında gözlerini sıkıca yumup devam etmeye çalışır lakin mantığı girer devreye, beceremez kötü rüyaların ortasında uyandığındaysa derin bir euzu çeker bir tek yatağındayken İsmail’dir İsmail bir uyurken bir rüyada bir de uyandığında geri kalan yaşamak oyununda İsmail değildir aslında İsmail bilir Ne annesinin ne mahallelinin ne de kadınların en sevdiği değildir esasen kimsenin hiçbir şeyi değildir varlığı bir karıncanın varlığı kadar tesirsizdir ve yokluğu hiçbir şey değiştirmeyecek kadar önemsiz sayıların başına konan sıfır gibidir İsmail bilir Çaresiz uykulara sığınır İsmail uyuduğu zamanlarda iyidir ama bazen uykusu gelmez o zaman bir sigara yakar parka çıkar gözünde akıtmaya korktuğu bir damla yaş belirir usulca sessizce kendi kendine delirir İsmail delirir! Sürprizli final bekleyenler çok bekler akıllıyken kimi şaşırtmış ki delirdiğinde şaşırtsın? bir sabah her sabah uyandığı gibi uyanmaz İsmail tertemiz delirir! sonra? sonrası herkese malum olur hiçbir yerli İsmail’in hikayesi. Ali Lidar youtu.be/iWkFKzgxYPY
·
23 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.