Gönderi

Boşluğu Sahiplenene Verilmeyen İrade
Sabah uyandığında her zaman yaptığı gibi kelime kavanozunu ortaya döktü. Bir eliyle gözünü kaşırken diğer eliyle kelimeleri sayıyordu. Yazacağı öykü için bir kelimeye ihtiyacı vardı ama onu henüz bulamamıştı. Yazmaktan asla vazgeçmeyen bir yazardı o. Aklını kurcalayan yeni öyküsünde bir kelime yerine tam oturmuyordu. Ve bu eksik kelimeyi bulmak için kullanacağı kelimelerden oluşan bir kavanoz yaptı. Her sabah bu kavanoza attığı kelimelerini ortaya döker yeniden sıralar boşluğa gelecek en uygun kelimeyi bulmaya çabalardı. Karşısında saatlerce oturur bazen kelimeleri tersten okur ama yine de amacına ulaşamazdı. Yazarım beni arıyor. Ne zamandır bulmaya çalıştığı o kelime benim. Bir kitap karakteriyim aslında, çoğu kurguda varım. Gerçeğe çok yakınım oysa tam tersi sanıyorlar. Şiirlerde de çok rastlıyorsunuz bana. Kim düşündü ki en çok şiire yakıştığımı? Ah! Bilseniz kaç şiire istemeden malzeme oldum ben. Adım rüya. Büyülü gerçekliğin en çok önemsediği malzeme benim işte. Var oluşum tarih öncesine uzansa da henüz var olamadım. Kendi isteğimle. Olmak istediğim yerde. Yazarım beni henüz bulamadı. Bulup bulamayacağını bilmiyorum. Esasen bugüne kadar beni işleyen hiçbir yazara yardımım dokunmadı. İstemedim çünkü yazdıklarının içinde yer almayı ama bu defa başka. Çünkü yazarım sonu berbat bitecek bir öykü yazıyor. Kitaplar üzerine bir öykü yazma çalışmasına girişmiş bu aralar. Çok kafa yoruyor. Kafasında bir kütüphane var. Bu kütüphaneyi kurabilmek için çok emek harcadı. Kavanozuna attığı kelimeleri de oradan seçti. Ama beni zihninden çıkarıp bu kavanoza koymaya hiç yeltenmedi. Rüyaların en büyük özelliği ne biliyor musun okuyucu? Rüyalar, gözler kapandığında ışıktan daha hızlı hareket ederek gelirler zihnin yüzeyine. Bu yüzden eğer bir rüya, istediğine ulaşacaksa gözler kapanır ve artık sen oradasındır. Onun gözlerini kapattığı bir anı kollamalıyım. Şimdiye kadar başarılı olamadım. İşte geldi. Kelimeleri yine dökecek önüne. Sonra masaya geçecek ve yazmaya başlayacak. Ve başladı: ‘’Sayfanın son cümlesini yazıyordu. Başarabilirse, gündüzleri hiç görmemiş bir meczubun dilinden geceyi anlatacaktı. Bu sayfa bittiğinde öykü bitecekti. Sanki bu öykü bitip raftaki diğer dostlarına (öykünün diğer yazdıklarıyla iyi anlaşacağını biliyordu.) yaslansa kendi de tamamlanmış olacaktı. Gerçi her yazdığı öyküyü diğerine yasladığında hep böyle hissederdi o. Yazmak işi his işiydi, hep bunu söylerdi. ‘’Her şey iyi gidiyordu. Son kırk cümle dedi, sonra kırk kelime. Derken tıkandı. Dondu ve durdu. Hızla yazdığı diğer sayfaları almaya kalktı. Öyle hızlı kalktı ki yazdığı son sayfa, rüzgârıyla bir yaprak gibi havalandı. ‘’ Burada devreye girmem gerektiğine o kadar eminim ki ama yazarım ısrarla bana dokunmuyor. Bir yolunu bulup kendimi bu öyküye sokmalıyım ama o bunu hala umursamıyor. ‘’Kağıtları koyduğu kırmızı kapaklı dosyadan çıkardı. Tek tek yüksek sesle okudu. Bağıra bağıra, boğazını yırtarak, tekrar tekrar. Sayfalar bitmeye yaklaştığında dudakları kurumuş gerilmeye başlamıştı. Gözleri yerinden çıkacak kadar büyümüş ve her bir kelimeyi gözlerinden dökecek hale gelmişti. Yanılmamıştı oysa ne çok isterdi yanılmayı. ‘’İnsan kaçtığına tutunuyor,’’ diye bağırıyordu zihni. O an kuruyup gerilmiş dudağı bir kağıt gibi incecik yırtılıverdi ve bir damla kan düştü o kelimenin üzerine gözyaşlarının ellerinden tutarak. Artık imkanı yoktu onu bu koca metinden çıkarmanın. Zihni yeniden bağırdı ‘ bir sözcük bir metne ancak kanla mühürlenebilirdi.’ "Sesi gitti hıçkırıkları gecenin sessizliğini yuttu dev bir ejderhaya döndü ve onu ateşiyle boğdu sanki. Tüm kağıtları elindeki dosyayla birlikte duvara fırlatıp attı, sonra son yazdığı kağıdı da fırlattı, son yazdığı cümleyi de. Ceketini aldı ve defolurcasına çıktı evden, kapıyı açmamacasına çarptı çıkarken." Şansımı yüksekten atlayarak bir daha deneyeceğim. Eğer kelimeler beni fark etmezlerse aralarına sıkışıp kendimi gösterebilirim. ‘’Düşerken bir zamirin altında kaldı son sayfadaki bir kelime, ilk sayfadaki bir harf beşinci sayfadaki bir harfle burun burunaydı şimdi. Yalnızlık ve yanlışlık aynı kağıda yan yana yazılmışçasına kol kola bakıyorlardı evin tavanına. Cümlelerdeki çoğu ‘’ama’’nın yerini ‘’ve’’ bağlacı almıştı. Tuz buz olmuş bir sürü kelime. Hepsi sersem gibiydi. Duvara çapmış olmanın derin etkisi altında etrafa saf saf anlamsızca bakıyorlardı. Bir kelime koca bir metnin merkezi olabilirdi. Onu yerinden oynattığın anda her şey yerle bir olabilirdi. Ve bir kelime bir metnin içine (balıklama dalabilirdi.) ‘’Güçlü’’ kelimesi kendine yakışır şekilde doğruldu. İlk sayfadaki Güçlü’yü buldu. Onun neyin böylesine yaraladığını anlamadılar. Güçlü, diğer güçlüyü dürttü. Birlikte en baştan beri olan biten her şeyi gözden geçirdiler. Nasıl olmuştu da son sayfada böyle bir şey olmuştu. Uzun uzun konuştular. Dağılmış sayfalara baktılar. İlk iş bunları sıraya koymak olmalıydı. Hepsini sıralayacaklar ve baştan okuyacaklardı. Onu neyin böylesi bir hale getirdiğini anlayacaklardı. İlk sayfadaki güçlü, uzun zamandır onunlaydı. Çoğu kez kendisini yazdığı sayfayı okurken onun gözlerini görmüş, zamanla sesini duymuş, aklından geçenleri sessiz bir dost gibi izlemişti. Onu en iyi tanıyan o idi. Şimdiki durumuna sebep olan cümle/sözcük/boşluk her neyse onu bulabilecek olan oydu. Çok geçmeden diğer kelimelerin de yardımıyla sayfaları düzene sokmayı başardılar. Güçlülerden biri baştan diğeri de sondan okumaya başladı yazılanları. Görünürde her şey çok iyi gidiyordu. Güçlü okudukça hayran kaldı. Bir metin nasıl hem baştan hem sondan okunabilirdi. Hem de hiçbir olay sapması yaşamadan. Dâhiyane bir iş olduğunu düşündü. O böyle heyecanlı heyecanlı okurken diğer güçlü ne olduğunu çoktan anlamıştı. Homurdanmasından anladılar onun ters giden yeri bulduğunu. Sormaya korkarak ve belki ilk kez bu kadar korkarak yaklaştılar. " Titremeyle uyandı yazar. Gecesi gündüzüne karışmış durumdaydı. Kelimelere baktı tekrar, çok dağınık göründü hepsi gözüne. Yeniden kavanoza doldurdu. Ağzını sıkıca kapadı. Başarmıştım. Kelimeleri kavanoza doldururken görmüştü beni ama çıkarmamıştı. Ait olduğum o boşluğa ekleyecekti beni. Beklemelerimin bir anlamı vardı artık. Bekleyecektim. Yazar ne yazarsa onu yaşayacaktım. Şimdi doğru yere yerleşmeye kalmıştı işim. Yazarım beni en doğru yere en kısa zamanda yerleştirmeliydi artık… Aklına bir cümle takıldı hiç yoktan ‘’ okudukça daha az okumak istersin, daha kısa kelimelerden daha çok anlamlar çıkarmak istersin’’ Belki çok zorladım metni dedi yazar usulca. Oysa zihni belki sabaha devam ederim diyordu kavanozu çekmeceye koyarken, ‘’aşırı belki’’
··
23 views
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, yazarın sondaki lafına katılıyorum bu kez, çok zorlamışsınız sanki. İki ya da üç anlatıcılı bir metin olmuş. Tırnak kullanımları yüzünden tam anlaşılamıyor. Bazı yerlerde sıkıntı var açıkçası. İkinci paragraf mesela, zamansa bir sorun var, geçmişteki bir şeyden mi bahsediliyor, yoksa ilk paragraflar aynı zamanda mı anlaşılmıyor tam. Rüya alıyor lafı sonra, tanıtıyor kendini sonra normalde girmem bu işlere ama çok berbat bir bitiş olduğu için kabul edeceğim vari bir şeyler söylüyor galiba. Ama kelime kavanozunda yok. Ondan sonra metine geçiyoruz, şu anı yazan. İşte yazıyor yazar sonu olmuyor ama, gidiyor kızıp. Tekrar rüya metne atlıyor, bozulan Metin başlıyor sonra tek başına yine, o arıyor kendi kendini. Sonra yazar uyanıyor, rüya amacına ulaşıp kavanoza giriyor ve mutlu sona ulaşıyor herkes, yazardan başka, yani sizden :) yeterince karışık yazdım herhalde, eminim siz apayrı şeyler anlatmaya çalıştınız ama benim aldığım, en azından şimdilik bu. Çok karışmış, kafanızdaki şeyler çok güzel toparlama aşamasında sorun var gibi hissettim. İki üç gün sonra okuyun tekrar hikayeyi, zaten temel sorunlar gözünüze çarpacaktır. Bazı yerleri de biraz daha sadeleştirmeyi deneyin, sonra gönderin bana beraber bakalım üşenmezseniz. Potansiyeli olan bir hikaye boşa gitmesin anlaşılmamak yüzünden. Teşekkürler :)
1 previous answer
Melike okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Erhan Bey, tahmin ettiğim noktalar aslında. Tabii ben normalde yazarken farklı yazı tipleri kullanarak ayırıyorum ama buraya ekleyince anlaşılması biraz daha zor olmuş olabilir haklısınız. Önerilerinizi değerlendireceğim elbette. Emin olun ekstra kafa yoruyorum ve kafası da yazıları kadar karmaşık biriyim ;) ve siz de çok yönlendirici yorumlamışsınız minnettarım. Bu ay yetiştiremesem bile önümüzdeki ay mutlaka düzenlenmiş halini okutmak isterim sizlere :))
2 next answer
Ferah okurunun profil resmi
Bir zamanlar ben de bir çok şiire malzeme olmuştum da kıymetini bilememişim. Şimdi sadece öykülerin biten cümleleri gibi hissediyorum kendimi. "Aşırı belki" geçmişin özlemi... Kaleminize sağlık.
Melike okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim, kıymet bilememek demeyelim belki o zaman öyle olması gerekmiştir. Kıymetiniz bilinsin :)
Osman Y. okurunun profil resmi
Melike hocam elinize sağlık, çok sevdim ben yazıyı. Erhan abinin yorumunu beklemiş olayım yorumlamak için :) kendisi biraz kusurcu yaklaşmış, tabi hikaye müdürümüz ne de olsa o kadar hakkı var saygılıyız :) Yazıyı çok sevdim evet, bu bir yazı sade ve sadece, bu bir hikaye değil, bir deneme bile değil neredeyse. Tekrar tekrar okunup her seferinde başka anlamlar çıkarılabilecek ilginç bir bilinç akışı gibi ama tam olarak o da değil, sadece bir yazı. Bence virgülüne bile dokunmayın böyle kalsın, bu bir anlatamama anlatısı gibi olmuş. Sondaki "aşırı belki" ise çok sevdiğim şairin çok sevdiğim şiirlerindendir görünce sevinmiştim, şiiri buraya bırakalım da anlaşılmaz bir yazıyı yine anlaşılmaz bir şiirin ismiyle bitirmenin ne kadar anlaşılır veya anlaşılmaz olduğu anlaşılsın veya anlaşılmasın :) Tekrar teşekkürler. youtube.com/watch?v=kSYmIX0... Aşırı Belki daha fazla beklenemez aşırıya kaçmak için patilerin gürültüsünden ibarettir kediler; çünkü… çiçeğimizi ve pastamızı alıp müsaitseniz biraz öldürülmeye, bu akşam size… ya da söyleyin derinin dışına çıkınca edip cansever derisinin dışına çıkmadan yaşadı mesela kollar boşalınca eski bir sarılmadan, belki değil; iyice ama her belki aşırı demokrat, aşırı simetrik, aşırı belki… çünkü beğendiği idam mangasına peşin ödemeyle kazanılmış esmerlikte zaten biliyorum beni bir tek o sevdi arabasının güneşliğinde saklanır mutsuzluk akseptansı “öpülürken ve öldürülürken sessiz kalacağıma söz veriyorum” durduk yere sting sevenler cemaatinden değil aynı nedenden sağ kalmışız; raslantıya bakınız seni belki sevmişimdir aşırı belki kahvaltısını yarım bırakmış bir hastabakıcının sedyeyi kavrayışındaki sinirlilik; seni taşıyan beni bir tek o sevdi cümlesinde geçen seni bana portakal aç diyen Türkçenin sahibi ben hiç şair değilim, buna hiç şaşırmadım. Osman Konuk
2 previous answer
Melike okurunun profil resmi
Şiiri ben de çok severim iyi olmuş katkınız Osman Bey. Aklımda döner çoğu zaman oradan yerleşmiştir zaten o kelime grubu da benim dilime. Çok teşekkür ederim, elbette Erhan Bey'in yorumları etkinliği oldukça işlevsel kılıyor. Sizin de okumanıza ve desteğinize ayrı sevindim:) Tekrar tekrar okuyorum, parçalı yazınları seviyorum belki bunun bir yansıması bu da. Bakalım toparlanabilecek bir durumdaysa eğer elimden geleni yaparım. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.