Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

327 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Giriş bölümünde halkın, halkçılığın tanımları yapılıp, halkçılığın ortaya çıkış zemini, genelde modernleşme problemleri ile yüz yüze gelen toplumları işaret ettiği belirtilmiş. Rus, Amerikan, Kuzey Amerikan, Güney Amerikan halkçılığının karakteristikleri incelenip bunlar arasında mukayese yapılmış. İlk bölümde Osmanlı aydınlarından Atatürk zamanına kadar halkçılık anlayışı incelenmiştir. Osmanlı devlet adamları ve aydınlarının, çağdaşlaşmanın gerisinde kalındığından itibaren eski şaşaalı günlere dönmek, nüfus bütünlüğünü sağlamak adına çeşitli düzenlemeler dört asırdan beri sürmüş, bu çabaların en çok arttığı dönem 19. yüzyıl olmuştur. Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi gibi aydınların oluşturduğu Yeni Osmanlılar, kamuoyunu iktidara karşı kendileri için çalışanlara sahip çıkacakları ümidinde olmuşlardır. Ziya Gökalp, Türkiye'nin gelişmesi için birbiri ardına ortaya atılan çeşitli fikirlerin sentezini yapmak gibi önemli bir işlev görmüştür. İkinci bölümde Atatürk'ün halkçılık anlayışının esaslarına yer verilmiş. Atatürk'ün İstiklal Harbini gerçekleştirirken ve yeni devletin temellerini oluştururken geliştirdiği fikirler, uyguladığı politikalar herhangi bir ideolojinin kalıplaşmış dogmaları değil, millet ve memleketin durumu, imkanları çerçevesinde ortaya koyduğu pratik uygulama kabiliyetine sahip çözüm yollarıdır. Halkın son on yıldır durumu başarısızlıklarla sonuçlanan savaşlar içinde geçirmesinin verdiği eziklik, bıkkınlık ve yönetime, orduya güvensizlik duygusu içindedir. Atatürk, yaptığı işlerde, kazanılan zaferlerde, ülkenin kurtarılmasında her olayı halka mal etmiştir. Halkın eskiden beri gelen her şeyi devletten bekleme anlayışı, halkı tembelliğe ittiğinin kanıtıdır. Bunun için Atatürk her fırsatta, kazanılan her zaferde halkın, millet olma bilincinin önemine vurgu yapmış, hep birlikte olduğunu dile getirmiştir. Zaman zaman yurt genelinde yaptığı gezilerde her işi yukarıdan, tek bir adamdan bekleme anlayışından dert yandığı da olmuştur. Bu anlayışı yıkmak için çabalamış, her zaman halkın içinde, her kesimden insanla iletişim kurmuş, devrimlerini, fikirlerini halkla birlikte yapmaya çalışmıştır. Yıllardan beri saraydakilerle, devlet adamlarıyla olan mesafeyi ortadan kaldırmaya uğraşmıştır. Bazı fikirlerinin hemen uygulanamayacağının, hatta kendisinin ölümünden sonraya kalacağının bilinciyle de olsa halk için çalışmalarından vazgeçmemiştir. Öğrenci, öğretmen, çiftçi, din adamı, işçi, kadın, erkek, çocuk her kesimden insanla iletişim halinde olup millet olma, modernleşme bilincini aşılamaya çalışmıştır. Zaferlerin sadece kendine mal edilmesini istememiş, silah arkadaşları ve halkı her zaman ön planda tutmuştur. Atatürk, düşüncesinin "Kemalizm" adı altında tanımlanmasından rahatsızlık duyduğunu söylemiştir. Kemalist sözcüğünü duymaktan hoşlanmadığını, bu deyim ben ölsem de yaşasam da sürüp gidecek olan bu hareketin ruhunu taşımadığını dile getirmiştir. Atatürk döneminde millet ve devlet çok yoğun çalışarak muasır medeniyeti temsil eden milletler ile aradaki mesafeyi en aza indirmeye çalışmıştır. Değişimin halka mal olması nesillerin bilinçli yetişmesine bağlıdır.
Yakın Dönem Türk Düşüncesinde Halkçılık ve Atatürk
Yakın Dönem Türk Düşüncesinde Halkçılık ve AtatürkCezmi Eraslan · Kum Saati Yayınları · 200319 okunma
··
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.