Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

KOD ADI KAPTAN - Adem TAŞKAYA
Örgüt mensuplarının, Örgütün menfaati doğrultusunda işlediği her günahın, her kusurun, her ayıbın ve her suçun meşrulaştırılmasına “tedbir” denilmektedir. Gülen’e göre, Örgüte zarar gelmemesi için yalan söylemek, iftira etmek, hırsızlık yapmak, suç işlemek, dinen haram sayılan içki içmek, kumar oynamak, fuhuş yapmak gibi günahları işlemek mubahtır. Onun verdiği emre göre; gerekirse Allah'ı bile inkar etmek mümkündür. Namaz kılmamak, oruç tutmamak, top sakal bırakmak, küpe takmak, tesettür giyinmemek, dini bir gruptan olduğu imajını verecek her türlü hareket ve davranıştan uzak durmak, kendini milliyetçi, sosyal demokrat gibi göstermek, eğer sıkışılmışsa diğer dindar kişileri Fetullahçı diyerek ihbar edip ceza almalarını sağlamak ve hem Fetullahçı olduğunu gizlemek ve hem de itimat sağlamak hep tedbir adıyla meşrulaştırılmıştır. Örgüt ne olduğu gibi görünmüş, ne de göründüğü gibi olmuştur. Gülen, Örgütün fikri yapısını kabul edenlere, Devletin 'di-ne ve dindara baskı yaptığını' belirtmiş, örgütsel çalışmalarda mutlak itaatle birlikte, mutlak olarak tedbirli ve dikkatli olma-larını emretmiştir. Tedbir, bir dönem Örgüte ait kitapların kaplanarak muhafaza edilmesini kapsadığı gibi, örgüte ait ev ve müesseselere tek tek girilip çıkılması, telefonda dinlemele-re engel olunabilecek tavır ve davranışlarda konuşulması, dışarıda bir araya gelineceği zaman takip edilme ihtimalinin dikkate alınarak gerekli hassasiyetin gözetilmesi ve talimatlara uyulmasıdır. Gülen, Örgüt mensuplarından dikkatli ve tedbirli olmala-rını isterken, o dönem Devlet erkinin dine ve dindara bakışını örnek göstermiş, tedbirli olmayanları örgütten atarak diğerle-rine de gözdağı vermiştir. Gülen’in örgüt mensuplarını tedbirli olmaya çağırırken, aynı zamanda onları kolları ve kıskaçları altına almış, şahsi çıkışları engellemiş, dünya ve ahiret korkusu ile örgüte bağlılıklarını perçinlediği mensuplarıyla gücüne güç katmıştır. Gülen’in 'tedbirsiz hizmet abdestsiz namaz gibidir' emri gereği, örgüt mensupları, örgüte ilk adım attıkları andan itibaren tedbiri öğrenmişlerdir. Örgütteki tedbir anlayışı zamanla tevillerle beslenir ve 'takiye' anlayışına dönüşür. FETÖ hukuken bir terör örgütü olmakla birlikte aynı zamanda kutsal dinimiz İslam’ı içinden yıkmak, tahrif etmek amaçlı kurulan bir 'fitne hareketi' dir. 03 Ağustos 2016 tarihinde Diyanet İş-leri Başkanlığı’nca Olağanüstü Din Şurası toplanmış, Örgütü 'Dini İstismar Hareketi' olarak kabul etmiştir. Şura’da alınan kararlardan bazıları ise şu şekildedir; 'Gizli ve karanlık emellerine ulaşmak için her türlü yolu mübah gören, dini ve dini duyguları istismar eden; milletimi-zin zekatını, sadakasını, kurbanını çalan, evladını elinden alıp yanlış yönlendiren, dinimizin temel değerlerini, kavramlarını tahrif ve tahrip eden, gayri İslami ve gayri ahlaki tutum ve davranışlarla fitne, fesat, yalan ve desiselerle kendine insan ve imkan devşiren, Devletin tüm organlarına sızarak, milletin geleceğini ipotek altına almaya çalışan ve son darbe girişimiyle millet tarafından suçüstü yakalanan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) dini bir oluşum olarak nitelenemez. Bu örgütün elebaşı 'din alimi' ya da 'hocaefendi' olarak kabul edilemez.' Gerçeği görerek örgütten ayrılanların beyanlarına göre söz konusu yapı, uluslararası çıkar ağlarıyla birbirine bağlanan fertlerin piramit tipi hiyerarşi, hücre tipi gizli yapılanma ve yabancı istihbarat örgütleriyle yakın temas içine girilebilen kirli bir örgüt haline gelmiştir. Hedef, İslam’a hizmet değil Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelerde karanlık güçler adına dünyevi bir hakimiyet elde etmektir. Kendisini, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak takdim eden Gülen grubu, önce dini bir kült, ardından bir terör örgütü haline dönüşmüştür. 'İslam’a göre Hz. Peygamber’den başka, masum ve tartışılmaz' bir otorite ve rehber kabul edilemez. Hiçbir kimse ve hiçbir yapı, kendisini dinin mutlak temsilcisi olarak göremez ve insanları kendisine kayıt-sız şartsız itaat ve bağlılığa çağıramaz. İslam’da mutlak itaat ve bağlılık, çerçevesi Kur’an ve Sünnet tarafından belirlenen ilkeler için söz konusu olduğundan, İslam’a göre hiçbir kişinin kendisini yanılmaz bir otorite ve rehber olarak kabul et-mesinin veya bağlıları tarafından böyle görülmesinin bir geçerliliği yoktur. Bu, Allah’ın kitabına ve Hz. Peygamber’in sünnetine açık-ça aykırıdır. Bu çerçevede bir kişinin, özel, seçilmiş ve yanılmaz olduğu, beyan ve öğretilerinin kutsiyet arz ettiği iddiası dinen kabul edilemez. Tarih boyunca toplumun güvenliğini tehdit eden mehdici-mesihçi ve hurafi batıni karakter arz eden pek çok fitne ve fesat hareketi ortaya çıkmıştır. Sır, gizem, adanmışlık, karizmatik kişilik gösterisi ve takiyecilik/çift şahsiyetlilik bu hareketlerin en bariz özelliği olmuştur. Modern zamanlarda ise bu tür hareketler, uluslararası siyasal mühendisliklerin güdümünde İslam toplumlarının parçalan-ması ve sömürülmesinin birer aracı olarak kullanılmışlardır. Bu yönüyle FETÖ, İslam ümmetinin vahdetini parçalayan bir tefrika hareketidir. İslam toplumunda, farklı mezhep, meşrep ve düşünce ekolleri ahenkli bir şekilde bir araya gelmiş ve büyük bir zenginlik oluşmuştur. Ancak İslam’da Müslümanların birliği esas olduğundan vahdeti parçalayacak her türlü tefrika ve gruplaşma yasaklanmıştır. (FETÖ) Hakikati kendi tekeline alarak kendisinin dışında herkesi dışlayan bir yapı olmuş, bu yönüyle de İslam geleneği ile bağdaşmayan bir örgüt haline dönüşmüştür. Dolayısıyla İslam ümmetini parçalamayı esas alan hiçbir yapı, düşünce ve hareket masum kabul edilemez. Dini istismar ve fitne hareketine dönüşmüş bu yapı, bireyleri takiye ile tereyağının bozulması misali zaman içerisinde zehirli bir hale çevirmiştir.
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.