İyi filmlerin zamana meydan okumak konusunda en az edebiyat kadar, hatta daha fazla yeteneği olduğunu hep düşünmüşümdür. Hitchcock'un Spellbound'u da bu gerçeği yeniden önüme koydu. Hitchcock bu filmde Freud'un Psikanalizi ile bir cinayet vakasının çözümlenişini kendine özgü çekim üslubuyla sunuyor bize.
'Düşlerin yorumu' ile ilgili bölümde Salvador Dali ile çalıştığı ise güzel bir ayrıntı. 'Göz' resimlerini Dali'nin üslubunu aşina olanlar mutlaka tanıyacaktır. :)
1945 yapımı siyah-beyaz bir film olmasına rağmen usta yönetmen filmi gerilimin rengine boyayarak açığı kapatmış. Diyalogları oldukça güçlü, kitap okur gibi izlenecek kalitede bir film.
Hitchcockvari gerilim ve psikanalizi sevenlere filmi kesinlikle öneriyorum.
Filmden sevdiğim birkaç alıntıya yer vereyim: (Not: Spoiler vermedim rahat rahat oku :) )
"Bir şeyi neden yaptığını ve ilk kez ne zaman
yaptığını bilirsen, o zaman kendini iyileştirebilirsin."
"İnsanlar sık sık yapmadıkları
şeyler için suçluluk duyarlar. Genelde bunun temeli çocukluğa dayanır.
Bir çocuk çok kez birilerine kötü bir şeyler olmasını diler ve bir şeyler gerçekten olursa, suçluluk duyarlar. Aslında sadece bir hayal olan bir suçluluk kompleksiyle beraber büyürler."
"Bence şairler insanoğluna en büyük zararı vermişlerdir. Şairler donuktur, çoğu yani,
ama özellikle haşin değildirler.
İnsanların kafalarını aşk hakkındaki
yanılsamalarla doldururlar,
ondan sanki bir senfoni orkestrasıymış
veya meleklerin uçuşuymuş gibi bahsederler.
– Yani öyle değil mi gerçekte?
– Tabii ki değil. İnsanlar belli saç renklerine
veya ebeveynlerini hatırlatan davranış biçimlerine tepki olarak aşık olurlar.
Bazen de nedeni olmaz.
Ama asıl nokta insanların aşkı bir şekilde okuması ve tamamen farklı bir şekilde yaşaması. Öpüşmelerin çoşkulu şiirler gibi, sarılmaların da Shakespeare
dramaları gibi olmasını beklerler.
– Öyle olmadığını fark ettiklerinde de
hastalanıp doktorlara mı giderler?
– Evet, çoğu zaman."
"Bellek kaybı, insan beyninin sağlıklı kalabilmek için çevirdiği bir numara.
Hatırlanması korkunç olacak bir şeyi
unutarak dengenizi koruyabiliyorsunuz.
Korkunç bir şeyi kapalı kapılar
ardına koyuyorsunuz.
– O kapıyı açmak zorundayız.
– Arkasında ne olduğunu biliyoruz."
"Benim analistim oydu, bana
psikanaliz yaptı.
– Sahi mi? Sorunun neydi?
– Bütün analistler çalışmaya başlamadan evvel psikanaliz edilmelidir.
–Fazla deli olmadıklarından
emin olmak için?
–Görünüyor ki, psikanaliz hakkında espriler yapmaya akıl hastası olmak engel değil."
" Orada her şeyi bilen bir okul öğretmeni gibi gülerek oturmak zorunda mısın?
– Bu konuda bir şey yapamam, analiz böyle olur. Doktor gerçekleri açığa çıkardıkça hastada doktora karşı bir nefret oluşur. İşimiz bittiğinde benden oldukça nefret edeceksin.
– Ve bu hoşuna mı gidecek?
– Bir bilim adamı olarak, evet.
– Eğer sana çıkışırsam, bunu bir
başarı olarak mı sayacaksın?
– Evet ama, yine de çok sert çıkışma."
"Evlendin mi?!
Yeni bir evlilik kadar güzel bir şey yoktur; 'henüz' psikozlar olmaz, hırçınlık ve suçluluk da. Sizleri kutluyorum, ve umarım
çok güzel bebekleriniz olur."
"Eski arkadaşım Sanabaum'un dediği gibi;
En iyi psikanalistler kadınlardan olur, ta ki aşık olana kadar, ondan sonra ise en iyi hastalar onlardan olur."
"Ben gençken, hep derdim ki;
'İnsanlarla vaktimi öldürmek yerine yalnız kalırsam daha mutlu olurum.'
Şimdi tam tersini söylüyorum.
Yaşlanmanın sırrı budur, her şey tam tersine döner. Dünyada en çok sorun yaratanlar
kimler biliyor musunuz?
Yaşlı insanlar.
Yarın, gittiklerinde dünyaya ne olacağını merak ederler hep. Savaşlar da bu yüzden oluyor.
Çünkü yaşlı insanlara heyecan verebilecek başka bir şey yok. Sizlere, gençliğe içeriz ve yaşamak dışında hiçbir şey bilmeyiz."
"Sana rüyaları açıklayayım ki saçmalık olduklarını düşünme.
Kim olduğun ve neden kendinden
kaçtığın gibi sırların hepsi beyninde gömülü ama onlara bakmak istemiyorsun.
İnsanlar kendileri hakkındaki
gerçekleri bilmek istemezler, çünkü bunların onları hasta edeceğini düşünürler.
–Bu yüzden unutmaya çalışarak daha da
hasta bir hale gelirler. Anladın mı?"
" – Müthiş bir analist olmak
nasıl bir duygu?
– Fena değil.
– Peki müthiş bir dedektif olmak?
– Çok güzel.
– Peki delice sevilmek?
– Muhteşem."
Anlamı korumak için birkaç imla-kelime değişikliği yapılmıştır.
İyi okumalar/seyirler. :)