Gönderi

Mart Ayı Hikaye Etkinliği
TERS ORANTI Müezzin Allahu Ekber dedi, kadın gözlerini açtı. Üzerindeki yorganı atıp, hafifçe doğruldu. Boğuk karanlıkta dün gece çıkardığı basma eteğini, el yordamıyla bulup üzerine geçirdi. Oyalı yemenisini başına takarken tuhaf bir hafifleme hissetti. Aylardır yaşadığı ağırlık uçup gitmişti sanki. Elleriyle vücudunu yokladı, buradaydı. Yatakta yedinci uykusunu alan kocasına bakıp,  “Erkek olmak varmış şu dünyada” diye geçirdi içinden. Hafiflemiş vücuduyla, hafif adımlarla kapıyı açıp, evin bütün kapılarının açıldığı hole girdi. Kaynanası çoktan kalkmıştı. Abdest almak için gelininin su getirmesini bekliyordu. Her gün, bir önceki günün tekrarı gibi belli bir intizam içinde gelişiyordu. Kadın, istisnasız her sabah ezanla kalkar, kaynanasının abdest suyunu getirir, sobayı tutuşturur, ahıra iner, inekleri sağar, sütü ocağa koyar, çayı demler, kahvaltıyı hazırlar, beyini  kaldırır, kaymağı ve tereyağını kocasının önüne koyar, kendisi de yarı aç yarı tok sofradan kalkar… Bu rutinleri bugün de değişmedi, tek farkla! O fark, hafiflemeydi. Kadın hafiflemiş hissediyordu kendini. “O gün, bugün müydü acaba?” yok, böyle bir şey olamazdı, daha zamanı vardı o günün. Hayatın kendisine biçtiği rolü oynamaya devam etti kadın, dün ne yaptıysa bugünde onu tekrar ediyordu. Dünyaya geliş amacı bir önceki günü tekrar etmek miydi acaba? Sanki hayat bir günmüş de ben o güne sıkışıp kalmışım, ne ölebiliyorum ne yaşayabiliyorum. Elini istemsizce  sırtına götürdü. Elini koyduğu yere hafif bir sancı girmişti, önemsemedi, el süpürgesiyle evini süpürmeye devam etti. Elindeki süpürge sanki sancıyı da süpürüp atmış gibi uçuverdi tüm ağrısı. Sonra tekrar girmişti. İlk sancı ile arasında yirmi dakikalık bir fark vardı. Yine önemsemedi, üşüttüm herhalde diye düşündü ama düşündüğü gibi değildi, yirmi dakikalık aralıklarla ağrı kadını yoklamaya devam ediyordu. Hayat da düşündüğü gibi bir gün değil, yirmi dakika oluvermişti kadının gözünde. Yirmi dakika ağrısız kalmak,  yaşamak demekti. Uyandığından beri hissettiği hafiflik birdenbire kaybolmuş, dünyalar kadar yükün altında kalmış hissediyordu kendini. Korkuyordu. Aynı zamanda da utanıyordu.  Korkusunda haklıyıydı ama utanmak da yerden arşa kadar haksızdı. Korku ve endişenin soğuk yüzü, kadının bedenini buz gibi yapmıştı. Titriyordu. Sobanın yanına çömeldi. Bacaklarını altına almış, kollarını göğsünde bağlamış, başına gelecekleri beş yaşındaki çocuk korkusuyla düşünmeye başlamıştı. Yine yanılmıştı,  hayat yirmi dakika değildi. Hayat on beş dakikaydı. Ağrıları on beş dakika da bir girmeye başlamış, korkusu da kısalan yaşam süresi ile ölümüne ters orantılı olup, hızla artmıştı. Ne yapacağını bilemedi. Gözleri kocasını aradı ama yoktu. Elini tutmak istediğinde de yoktu. O hep yoktu. Varken de yoktu. Kadın,  çaresiz kendini dış kapının yanına attı. Kış boyunca güneşten mahrum kalmanın oburluğuyla, Mart ayının serin ve ferah güneşinden faydalanmaya çalışan kaynanasına, yardım et bakışlarıyla yalvardı. İletişim için dilini değil, gözlerini kullanmıştı. Derdini dillendirmeye utanmış, gözlerini kendine siper etmişti. Güngörmüş kaynana İstifini bozmadan  “O iş hemen olmaz, hele şu merdivenleri çık in biraz.” dedi. Kadın çaresiz denileni yaptı,ne de olsa görmüş geçirmişti kaynanası. Bu arada hayat on dakikaya düşüvermişti bile… Her bir adımında, vücudunun kendisine sistematik şekilde işkence ettiğini ve bu işkenceleri kadın olduğu için çektiğini düşündü. “Ah keşke anacığazım beni erkek doğuraydı, kadın olacağıma taş olaydım taş.” Taş olmamıştı, o bir kadındı ve olmayı istediği taş, vücudunda ağırlık olarak hissettirmişti kendini. Taşın ağırlığı artıyor, ağrıları artıyor, derin nefes alma ihtiyacı artıyor ama  yaşayabildiği süre beş dakikaya düşüyordu. Hayat ona hep ters orantılı yaklaşmıştı. Umduğu ile bulduğu dededen düşmanlardı sanki birbirlerine. Kadın beş dakikalık yaşam alanında yalvaran gözlerle kaynanasına tekrar baktı. “Eh, gideyim de benim ahretliği çağırayım,  o bu işleri benden iyi bilir.” deyip en az kendi kadar görmüş geçirmiş, biri iki etmiş ahretliğinin yolunu tuttu kaynana. Kadın yalnızdı artık, güneş çok cömert davranıyordu kadına. Ayakta duracak hali kalmayınca oturuverdi çimlerin üzerine. Yerler nemli, esen rüzgar serindi. Güneşin cömertliği, Mart ayının iki yüzlülüğünü yenmeye yetmiyordu, üşüyordu kadın. Canı yanıyordu. Kemikleri ayrılıyordu. Beli mengenenin arasında kalmış gibi acıyor, tüm vücudu kasılıyordu. Çığlık atmak, şimdiye kadar sustuğu her şey için avaz avaz bağırmak istiyordu. Bu arada hayat çoktan iki dakika olmuştu. Ağrılarının hafiflediği iki dakikada, yaşayacağı güzel günleri düşündü. Hepsi geçecekti, tüm bu acılar,  bu korkular, bu soğuk… Çok kısa sürüyordu bu düşünceler, iki dakikada bir giren hançer gibi ağrılar, kadifemsi düşüncelerden çıkartıp alıyordu onu. Artık yaşam,  dakikalar ile ölçülemez olmuştu. Sancı, kadının  tüm bedenini istila etmiş, zaferini ilan etmek için hazırlanıyordu. Güneş daha da  cömert oldu. Rüzgar sessizce kadını izledi. Çimler yumuşak yatak oldu. Kadın bağırdı. Kadın ağladı. Kadın korktu. Kadın toprağı tırnakladı. Kadın küstü. Kadın teslim oldu… Yaşam süresizdi şimdi. Gözlerini usulca kapayıp, süresiz yaşamına ilk adımı atmış, canından can kattığı bebeği ise süreden ibaret olan bu dünyaya gelmişti. Hayat bir kez daha ters orantı tarafını gösterip, yeni bir canlı dünyaya getiren kadının canını almıştı.
··
68 görüntüleme
Hatice okurunun profil resmi
aceleye mi gelmiş ne :) ama yine betimlemeler bir harika eline sağlık Rahime Hanım..
Rahime okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Beğenmedin sanırım Şimal Hanım. :))
2 sonraki yanıtı göster
Tayfun okurunun profil resmi
Harika. Ne güzel çatılmış kelime topluluğu olmuş. Ellerinize sağlık çok beğendim. Çok katmanlı bir hikaye gibi bölüm bölüm sunulmuş, kafayı sağa çevirince başka bir duygu sola çevirince ise ayrı bir duygu aşılıyor, ilerledikçe ise duygular arasında geçiş yapıyorsunuz... Tebrikler.
Rahime okurunun profil resmi
Söylemesi ayıp, bu harika hikayeyi 1 saatte yazdım. :)) Harika şeyler benim işim. :)) Bu egoyla çok yaşamam ben. :) Şaka bir tarafa çok teşekkür ederim, beğenmenize gerçekten çok sevindim. Söylediğiniz güzel şeyleri hak edecek düzeyde bir şey yazdım mı bilmiyorum, inşallah övgünüze değer bir öykü olmuştur. Sağ olunuz...
K. okurunun profil resmi
Eline sağlık Rahime, su gibi aktı gitti ve üzdü bir parça. Çocuğun cinsiyetinin belli olmamasını sevdim. Çünkü bu hikayede odak noktamız anneydi. Her ne doğurursa doğursun, biz o sürecin şahidiyiz. Çocuğun hayatından şu noktada ayrıyız zaten. Kaynana rahatı, yolda ahretliğini çağırırken gelinin yanına göçsün. Kaşlarım çattım bakıyorum ona. :)
Rahime okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Kübra. Evet odak nokta anne ve doğum. Odağı değiştirmeden iyi kotarılmış bir final ile belki cinsiyeti de kurgulayabilirdim ama henüz o kadar usta olamadım. :) Şimdiki kaynanalar buradaki gibi değil çok şükür, ben biraz ayrımcılık yaptım sanırım ama geçmişte böyle kaynanaların çok örneği olduğu için değinmek istedim. Vakit ayırıp okuduğun için tekrar teşekkürler. :)
Zeyneb Öztürk okurunun profil resmi
"Kadın küstü. ..." ......
Rahime okurunun profil resmi
Sizin meşhur üç noktanız gibi, "Kadın küstü." cümlesinin de alt metni dünyalar kadar. Eksik olmayın.
Osman Y. okurunun profil resmi
Rahime eline sağlık. Kısa tutmuşsun ama yetmiş sanki, anneliği yaşamış kadınların yazdıkları daha gerçekçi olsa gerek, bizim anlayamayacağımız bir hal bu elbette. Kadınlara verilen değerin artmasını diliyorum olması gerektiği gibi, teşekkürler.
Rahime okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim Osman. Arada beni gıcık etsen de, iyi ki varsın. Eksik olma. :))
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
17 öğeden 11 ile 17 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.