Gönderi

Marx, entelektüelleri ücretliler olarak tasvir ederken modem kültürün, modem endüstrinin bir parçası olduğunu göstermeye çalışır. Sanat, bilim, Marx’inki dahil toplumsal teori, bunlann hepsi üretim tarzlandır. Buıjuvazi her alanda oldu ğu gibi kültürde de üretim araçlarını kontrol etmektedir ve yaratmak isteyen herkes onun gücünün yörüngesi içinde çalışmak zorundadır. Modem profesyoneller, entelektüel ve sanatçılar, proletaryanın mensuplan olduklanndan, ancak iş bulabildikleri müddetçe yaşarlar ve ... ancak emekleri sermayeyi arttırdığı müddetçe iş bulabilirler. Kendilerini parça parça satmak zorunda olan bu işçiler diğer her ticari mal gibi birer metadırlar dolayısıyla rekabetin iniş çıkışlanna, piyasanın dalgalanmalanna tabidirler. (479) Bu yüzden, ancak sermayesi olan birileri onlara para verdiği sürece kitap yazabilir, resim yapabilir, fizik veya tarih yasalannı keşfedebilir, hayatlannı idame ettirebilirler. Ama buıjuva toplumun baskılan o düzeydedir ki karşılığını vermeden, yani eserleriyle şu veya bu şekilde “sermayeyi arttırmadan” kimse onlara para vermez. Onlann beyinlerim sömürerek kâr sağlamaya istekli bir işverene “kendilerini parça parça satmak” zorundadırlar. Kendilerini en kârlı şekilde arz edebilmek için uğraşıp didinmeleri gerekir; sırf çalışmalannı sürdürebilmek için satın alınma imtiyazı uğruna (çoğu kez amansız ve acımasızca) rekabet etmek zorundadırlar. Eser tamamlandığında onlar da, diğer tüm işçiler gibi kendi emeklerinin ürününden kopanlmış olurlar. Mallan ve hizmetleri satışa çıkanlır ve yazgılannı belirleyen içkin bir hakikat, güzellik veya değer -ya da duruma göre herhangi bir hakikat, güzellik veya değerden yoksunluk- değil, “rekabetin iniş çıkışlan, piyasanın dalgalanmalan” olur.
Sayfa 167
·
64 views
Seda okurunun profil resmi
Haklısınız, açıklayıcı olduğunu düşünmüştüm. Sistemin sınırlar çekmesinden bahsediyorum. İnsanı ve insanları, onların eylemlerini bir kalıba sokup, o kalıptan ise kendilerinde asla varolmayan 'şeyleri' hedef belirlemelerini çünkü onlara ulaşabileceklerini dayatıyor. Çoğunluğun isteklerini ve hatta istemediklerini kendi pazar piyasasına göre şekillendiriyor.
Sorel okurunun profil resmi
Şimdi anladım:) Adorno Minima Moralia kitabında, burjuvazi hoşgörülüdür oysa, İnsanları oldukları gibi sever, çünkü onların olabileceklerinden nefret etmektedir, diyordu. Potansiyelin açığa çıkma endişe ile o potansiyelin sınırlı bir tin içerisinde tutulmasını arzular. Ve bu sınırlı tin anlayışı ile beraber potansiyel -sonsuz potantia- gücü de piyasaya sürer.
Seda okurunun profil resmi
Başlayıp bırakmıştım Minima Moralia'yı. Yanlış hatırlamıyorsam Lenin'de burjuvanın devrim için gerekli olduğundan bahsetmişti.(o cümlesini-paragrafını- bulursam yoruma iliştiririm.) Hatta Türkiye'de devrim mekanizmasının neden olmadığını burjuva eksikliğine bağlıyor. Dediğim gibi tam hatırlamıyorum kelime farkı var ve bu konularda kelimeler çok önemli.
Seda okurunun profil resmi
Kapitalizm insanları, onların istekleri hatta ihtiyaçlarına sınırlı bir biçem belirliyor. Sonra bu kısıtlı biçemde sonsuz 'potansiyellerini' keşfetmelerini istiyor. Sanatı piyasalaştırıp pazar ağına dahil ediyor.
Sorel okurunun profil resmi
Sınırlı ihtiyaçlardan kastınız nedir? Bir de biçem sorununu biraz daha açabilir misiniz? Iyice anlamadan yorum yapmak istemem.
Seda okurunun profil resmi
Sınırlı olan ihtiyaçlar değil. :) İnsanı, ihtiyaçlarını ve isteklerini bir sınıra dahil ediyor olmasıydı kastım. Biçemi ise belli bir kalıp ve tanımlama için kullandım. Sınırlı tanımlalar diyebiliriz. :)
Sorel okurunun profil resmi
Bu sınırdan kastınız nedir? Çünkü bir sonraki cümle de bu sınırlılık dahilinde onların-insanların- sonsuz potansiyellerini keşfetmelerini istiyor, diye bir cümle kurmuşsunuz. Ben bu ikisi arasındaki ilişkiyi acimlandirmanizi rica ettim. Çünkü ilişki kurmadan anlayamam dediklerinizi.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.