Gönderi

216 syf.
10/10 puan verdi
Modanın Zihniyeti, Zihniyetin Modası
Kişinin bireysel ve toplumsal kimliğinin; bir parça kıyafette, bir tutam sakalda, bir nakış desende cem olması; görmeyi duymayı bilmeyi basit anlamlardan çıkarıyor. Bu anlamları bir büyüteç altında inceleyip gözümüzü büyüteçten kaldırınca çok farklı bir dünyayla karşılaşıyoruz: sanki aşağı tükürsen İngiliz, yukarı tükürsen Alman olacakmışsın. Bu kitabı okuduktan sonra şöyle bir bakma fırsatım oldu etrafa. Konu gündemden hiç düşmeyen ve çözümü bulunmadıkça da düşmeyecek olan bir sorun olduğu için bu bakışımı biraz daha irdeledi ve kafama birçok düğüm soktu, ya da beynimin tozlu raflarının silip yıpranmış birkaç kitabı sundu zihnime. İsminden de anlaşılacağı üzere zihinleri yoran bir zihniyet, mesele ve meselesi(Emin Yıldırımın, beyni yakan beyin konusuna döndü iş)… Ben yine de sözümü bir açayım. Şapadanak başlamak olmaz kitaba. Evet, moda, zihniyetin şifresini verirken zihniyet, bir modaya sebebiyet verir. Sözü, tümdengelime bağlayarak günümüzdeki moda-zihniyet kavramına getireceğim. Örneğin ben, günümüzde Müslüman kızların dış kıyafetlerine dikkat etmeyişlerinin, onların, kıyafetlerine dikkat eden genç kızlardan farklı bir İslam zihniyetine sahip olduğunu söyleyebilirim. Ya da bir bakkalda haram helal gözetmeksizin her yiyeceğin reyonlarda sunulması, o mahallenin yanlışlara göz yumucu bir zihniyette olduğunun az çok habercisidir. Daha fazlası elbet verilir. Herkes illaki böyle bir şeyle karşılaşır: en basitinden, köyden şehre inen Mehmet dayı. Şu ana kadar ‘‘Türkiye’de’’ bu konuda kırk tane laf edildi, genç kızlar birbirine girdi, gazetelere manşet oldu, günlük gazete yazıları da cabası; ama bir yiğit çıkıp doğru düzgün bu işin dur durağını anlattı mı, bilmiyorum. Barbarasoğlu’nun destek aldığı kaynaklar böyle bir şeyin Türkiye’de ilgili kitaplarda değinilip çoğunlukla batının bu konuda adamakıllı eserler verdiğini gösteriyor. Ayrıca diğer kaynaklar da gerçekten çok sağlam ve yerinde kaynaklar. Bu konuda istenileni ve daha fazlasını verdiğini düşünüyorum. ‘‘moda, yunanca modus kökeninden gelip, oluşmayan sınır anlamını vermektedir.’’ Bu cümleyi ezberlediğimi düşünüyorum. Zaten kitap da bu yönüyle ele alınmış. Oluşmayan sınırın, israfçılığın kişiyi nerden getirip nereye götürdüğü anlatılıyor. Ama daha çok kadın ve elbise, süslenme yoluyla anlatıldığından yani çoğunlukla bunlar örnek verildiğinden hatta sayfalarca bu örnekler verildiğinden çoğu defa atlayasım geldi. Nereden alıp nereye götürür? Denizden alıp dereye götürür. Kişilerin ortak bir paydada samimi birlikteliğinden meydana gelen cemaatten alır, herkesin kendi başının çaresine baktığı ve yalnızca ferdi menfaat maksadıyla bir araya geldiği cemiyete sokar. Çaresi olan ve ilimle, güçle başa çıkılabilen dertlerden alır, içinden hiç çıkılamayan denklemlere duçar eder. Sade ve özgünlükten alıp, taklit ve riyaya… Geçen, diktatörlükten bahsedilmişti sınıfta. Hani birisinin başa geçip aynı renkteki insanları istediği gibi yönlendirmesi falan… Moda ise batının cemiyet üzerindeki diktasının tesiri, bir üniforma ve hep bir mekanizma içerisinde gelişen bir süreçtir. Aynı kıyafet aynı üslup ve tabi ayni mimik ve konuşmalar… İnsanlar çark, çark bir parçası haline getiriyorlar kendilerini bu mekanizmanın. Döndükçe yalnızlaşıyor ve fakirleşiyorlar. Ayrıca değinildiği üzere bir meşrulaştırma aleti de diyebiliriz, örneklerde veririz. O kadar değişken bir şey ki, kişinin yasak-meşru anlayışını bir anda çarçur edebilir. Öyle bir oynatır ki parmağında savurup attığında neye uğradığını şaşırır insan. Oysa böyle bir şeyin değil Müslümanlar Türkler tarafından dahi kabul edilmesi akıllardan geçmemiştir. Ve bana öyle geliyor ki bu ülke bu yanlış Batı taklitçiliğinden vazgeçmedikçe kaybolan güzellik anlayışını bulamayacak. Yazar, Osmanlıda modayı anlatarak bu zehirli meyvenin köklerine inmiş ülkemizdeki. Beni en çok etkileyen kısımlardan biri olan Moda Yasakları da bu bitin budanma süreçlerini teşkil ediyor. (başarılı mı? -?.) Şeytan kırk deliğe girer de in bulamaz, gider bir kadının üstüne tüner. Burada da modanın temellendirmesi yapılır. Kitap bundan sonra benim o çok sıkıldığım kadın-kıyafet konusuyla devam eder. Burada bir istismar vardır: mizaç istismarı. Kadının mizacında olan süslenme ve güzellik elde etme arzusunu, İslam’ın en temel birimi ve ülkenin en yüce değerini-aile kurma işlevini- verdiği kadın ve anneliği; ahlak ve toplumun geleceği uğruna istismar edilişi. Son olarak, modanın başka bir boyutu da var ki, insanoğlu var olduğundan beri süre gelmesidir. Bu, diğerine kıyasla daha düşük bir hipotez olsa da savunulur tarafları az değil. Kişi elbette bir iklimden diğer bir iklime gidince birtakım değişikliklere başvurur. Ama bu değişiklik derinlere gidip kalbe vurunca iş değişir, zihniyet meselesi olur. Şüphesiz ki İslam’ın koyduğu nizamdan daha uygun bir yaşayış yoktur.
Moda ve Zihniyet
Moda ve ZihniyetFatma Barbarosoğlu · İz Yayıncılık · 2009167 okunma
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.