Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

KENDİNİZE HİÇ BU SORUYU SORDUNUZ MU?
Kendi kendinize hiç "acaba bende münafıklık var mı" diye sorduğunuz oldu mu? "Bu da nereden çıktı?" demeyin. Şunu bir okuyun: Allah Resûlü (s.a.v.) münafıkların kim olduğunu ashabı içinde yalnızca Huzeyfe’ye (r.a.) bildirmişti. Huzeyfe onun bu sırrını ömür boyu saklamış, hiç kimseye bu isimlerden söz etmemişti. Hz. Ömer, Huzeyfe’yi takip ediyor, bir şahıs öldüğünde Huzeyfe onun cenaze namazını kılmıyorsa o da kılmıyordu. Bir gün Münafıklardan bir adam öldü. Huzeyfe onun namazını kılmadı. Bunun üzerine Hz. Ömer “bu da onlardan mı?” diye sordu. Huzeyfe “evet” dedi. Hz. Ömer ona “Allah için söyle ben de onlardan mıyım?” diye sordu. Huzeyfe “hayır” dedi ve şunu ekledi “senden sonra bir daha hiç kimseye bu konuda bir şey söylemeyeceğim!” (İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 481 (37390 no’lu rivayet) Allah Resûlü’nün o kadar övgüsüne mazhar olan Hz. Ömer bile münafıklar listesinde yer almaktan korkuyordu. Şimdi dönüp bir de kendimize bakalım… Bizler, Müslümanların yaşadığı bir ülkede Müslüman bir ana-babadan doğmakla otomatik olarak Müslümanlığa adımımızı attık. Ancak birçoğumuz sırf bununla “Müslüman olarak ölme” garantisini de elde ettiğimizi zannediyoruz. Şirk, küfür ve nifakın bir daha semtimize asla uğramayacağını düşünüyoruz. Hz. Ömer’in kendisi için korktuğu şeyden bizler kendimiz için korkmuyoruz! Bizi bu gaflete, rehavete sevk eden şey sahte bir güven duygusu. Elbette imanımızdan şüphemiz yok, ama kendimizi sürekli kontrol altında tutmamız gerektiği de bir gerçek. Şimdi bir örnek üzerinden nifak psikolojisini tahlil edelim ve kendi kendimize “acaba bende de böyle bir tavır, hal ve psikoloji var mı?” diye yoklayalım. Allah Resûlü (s.a.v.) Tebük savaşına çıkacağında uzun süre hazırlık yaptı. Ashabına yazın sıcak zamanında, ürünlerin olgunlaşmaya başladığı ve toplanacağı hengâmede, haftalar boyunca sıcak çöllerde sürecek uzun bir yolculuğu haber verdi. Diğer savaşlarda genellikle nereye akın yapılacağını bildirmeyen Allah Resûlü, bu defa yol uzun ve yolculuk çetin olduğu için herkes tedbirini alabilsin diye önceden haber vermişti. Münafıklar kara kara düşünüyorlardı. Çünkü inanmadıkları bir dava uğruna o kadar uzun yollara düşmek, canını tehlikeye atmak olacak şey miydi? Mesafe kısa olsa, işin ucunda ganimet elde etmek ve dünyalık kazanma ihtimali olsa o zaman seve seve gideceklerdi. Halbuki şimdi bir meçhule doğru yola düşüyorlardı. Çünkü hedef koskoca Bizans imparatorluğu! Mesafe uzun, işin ucunda ganimet elde etme ihtimali çok az! Sonunda pek çok münafık, Allah Resûlüne gelerek çeşitli bahaneler ileri sürüp savaşa çıkmama konusunda izin istediler. O da bunların zaten savaşa çıksalar da bir hayrının dokunmayacağını bildiğinden kendilerine izin verdi. Rabbimiz bu olayı bizlere şöyle anlatıyor: “Eğer yakın bir dünya malı ve kolay bir yolculuk olsaydı (o münafıklar) mutlaka sana uyup peşinden gelirlerdi. Fakat meşakkatli yol onlara uzak geldi. Gerçi onlar, "Gücümüz yetseydi mutlaka sizinle beraber çıkardık" diye yalan yere yemin ederek kendilerini helak ediyorlar. Halbuki Allah onların mutlaka yalancı olduklarını biliyor.” (Tevbe, 42) Bu âyet, tarihte yaşanmış gerçek bir olaydan söz ediyor. Dünyevî menfaat ve beklentilerine uymadığı zaman dinin emirlerine uymayan, eğer menfaatleriyle uyuşursa dine uyarmış gibi görünen münafıklardan söz ediyor. Şimdi bu âyet doğrultusunda dönüp kendimize bakmalı. Acaba bizde münafıkların bu psikolojisini, düşüncesini andıran durumlar oluyor mu? Acaba bizler de dinde yer alan emir ve yasaklar işimize geldiğinde seve seve uyup işimize gelmediğinde yan çizdiğimiz, yüz çevirdiğimiz oluyor mu? Dinde yer alan kolay emirleri yapmakta sıkıntı duymayıp zorumuza giden emirleri bir kenara bıraktığımız oluyor mu? Maddi menfaatlerimize halel gelmediği sürece dine uyup maddi kayıplar söz konusu olduğunda kırmızıçizgileri ihlal ettiğimiz oluyor mu? Elbette münafıklığın tek ölçüsü bu konulardaki yamukluklar, yanlışlıklar değildir. Münafıklık her şeyden önce gizli inkârcılık, içi ile dışın bir olmamasıdır. Ancak hal, tavır ve ahlakta benzeşme insanı bir zaman sonra başka noktalarda benzeşmelere de götürür. Neticede Hz. Ömer’in korktuğu şeyden korkmaya biz ondan daha layıkız! Rabbimiz şirk, küfür, nifak ve isyandan cümlemizi muhafaza eylesin. İmanımızı kavi, amelimizi salih, ahlakımızı güzel, sonumuzu hayır eylesin.
Soner Duman
Soner Duman
··
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.