Gönderi

484 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Hala Etkisinden Kurtulamadım
"SERENAD" Tek kelime, üç hece Koca bir topluluğun, ayrı ayrı ırkların, savaşların, çıkarların, tekdüze giden yaşamların, geçmişteki hesapların, alınacak ve alınmış intikamların, bitmek bilmeyen umutların, bitmek bilmeyen acıların, sonu gelmeyen zulümlerin, ve daha birçok'ların hikayesi tek bir kelimeye nasıl sığabildi ? "Serenad" Aşk'ın bestesi Ölümlerin şarkısı Doğmamış bir çocuğun senfonisi Ben bu hikayeyi anlatmakla yetinmek istemiyorum. O acıları yaşamak, o insanlara dokunmak istiyorum. Yine de o güçlü insanlara dokunma cüretini kendimde bulmuyorum. Belki de 60 yıl önce doğmadığım için isyan etmeliyim. Ya da bu yaşıma kadar hiçbir zaman din,dil,ırk ayrımı yapmamış olduğum için kendime teşekkür etmeliyim. Sanırım ilk defa yalnızlığımı sevdim,ilk defa yalnız bir insan olduğum için teşekkür ettim. Çünkü, insan hayatı boyunca kendisini mutlu edebilmek için yaşar. Hayatına biri girdiğinde ise, mutlu etmesi gereken iki kişi olur. Tabi bu da mutlu edebilme kabiliyetinin yarıya düşmesi demektir. Kendine bile yetemeyen insan, başkasına nasıl yetecektir ki zaten ? Bu kişisel duygularım dışında sizlere biraz da olaylardan bahsetmek istiyorum. Yaklaşık 60 yıl önce İstanbul'a ayak basmış olan, Alman asıllı Amerikalı Profesör Maximillian Wagner, ne oldu da bunca yıl sonra tekrar İstanbul'a gelme kararı aldı ? Bu kadar casus neden bu zararsız adamın peşindeydi ? Yoksa bu zararsız gibi görünen adam, düşündüğüm kadar masum değil miydi ? Struma neydi ? Neden sürekli bunu sayıklıyordu ? Geçmişin bir sır perdesi olduğu belliydi. Asıl soru bu sır perdesini aralamak mümkün olabilir miydi ? Hikaye bu soruların etrafında dönmesiyle beraber, bize birden fazla düşünmemiz gereken, soran sorgulatan, insani bir amaç güden konulara da değiniyor. * Eşinden boşanmış kadınların, toplumda her erkeği isteyen, arzulayan hafif kadınlar olarak görülmesi. * Erkeklerin bu kadınları, (sözgelimi) At binip cirit oynayacağı, kendi özel mülkü gibi görüp, tavırlarını hiç sakınmadan sergilemesi. * İnsanların sadece kendi çıkarları doğrultusunda iyilik yapması ve çıkarlarına ters düşen olaylarda ise kişiye düşman kesilmesi. *Baba faktöründe ise, babaların genelde sorumsuz olması ve hatta çocuğunun nafakasını vermekten aciz olması. (Günümüzde sık görülen bir durum) * Savunulan bir doğrunun, toplum karşısına çıktığında yanlış olması.Fakat bir yanlışın ne kadar çok kişi tarafından savunulursa o kadar doğru kabul edilmesi. * Çocukların artık hayatı sosyal medya olarak görüp, teknolojinin insani duyguları yavaş yavaş öldürmesi ve ailesiyle olan iletişimin zayıflaması. * Kadınların okuduğum her kitapta zulüm görmesi ve bu ataerkil düzenin saçmalığına "Erkektir yapar" düşüncesinin gelmesi. ( Ki bu da onun kadar saçma) Bunun gibi birçok düşünceyi kitapta okuyacaksınız zaten. Yahudi gibi yakılıp yıkılmadığımız, canilerin ellerinden zulüm görmediğimiz ve sonunda vahşice öldürülmediğimiz için şükür mü etmeliyim ? Yoksa bu vahşeti bu ayrımı çıkaran insanlara beddua mı etmeliyim bilmiyorum. Belki bana hikayeyi anlatmadığımdan dolayı kızacaksınız. Ama ben bir kitap okuduğumda, Almanlar Yahudilere böyle böyle yapmış.Türkler de böyle böyle karşılık vermiş demeyi sevmiyorum. Ben daha çok işin özüyle ilgileniyorum. Almam gereken mesajı almaya çalışıyorum. Onlar benim için Alman, Yahudi,Türk,Kürt, Ermeni değil, A,B,C,D,E' gibi alfabe harflerinin birbiriyle savaşmasıdır. Bakın arkadaşlar hiçbir devlet acı çekmez. Sadece halk acı çeker. Ve her halkın paylaştığı tek şey "Acı" dır. Birbirinizle paylaştığınız acılar sizi kardeş yapar.Unutmayın! Savaşta herkes kendine göre haklıdır.Bunun bir sonu yok. Ama hayatın bir sonu var. O mutlak son'a gelene kadar, vicdanınızı, insanlığınızı, kendinizden saklayın. Çünkü insan en çok kendisine düşman olur. Sevgilerle...
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020137.3k okunma
·
5 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.